31 Aralık 2006 Pazar

yeni bir yılmış... pehhh!!

düşün baba düşün baba... ne yeni yılı yaa.. bana göre yeni yıl diye bi şey yok..
yani saat onikiyi geçtiği zaman... pazartesi olcak aslında... 2007...ocak 01 pazartesi 2007

güneş takvimini bitirmiş oluyoruz işte..
yiyoruz zamanı..
zaman dediğin nedir ki?
dördüncü boyut... anların ard arda sıralanması...
zaman bi vizyon aslında...

tabi ya...

ah hayat ah.. düşündüm işte bi kaç gecedir çizmeye çalışıyorum bi şeyleri..gene yapamadım.. yaptım ama bu sefer daha fazla yaptım yarım bıraktım ama bu sefer devamı gelcek belki bu da bi başlangıçtır...

bir şey farkettim.. sahiden benim hiç bir şeyim yok... hiç bir insanın yok..
sahiden de insanı hayata bağlayan umutlar aslında.. başka bi halt değil...
sahiden de herkes aynı şekilde.. benim gibi aslında..
sahiden aynıyız hepimiz.. o zaman bu ne yalnızlık.. hepimiz aynıysak eğer...
yaşamak çok şey kaybettiriyor benden..
ölmekse sanırım 20/21 gram ...


29 Aralık 2006 Cuma

web sitesini çökerttim

kısa ama dev öyküm.. ben nasıl bi site çökertirim
işte onun mevzusunu çizdim..
emeğime saygı lütfen








24 Aralık 2006 Pazar

adios


insan kaçmak istiyo işte bi şekilde heryerden.. neresi olursa.. kendinden kaçabilseydi insan herhalde bi daha geri gelmezdi... izlediğim bi film var aklımda şimdi... K-PAX.. ruhumu anlatan tek film... onu izlerim arada bir ki filmin müziğini çok aradım ve buldum...prot vardı orda... uzaydan geldiğini iddaa eden bi adam.. film öyle bildiğiniz ışın kılıçları taşıyan adamlarla dolu değil.. orjinal güzel bi film.. felsefi içeriği güzel olan bi film... böyle düşünüyorum da.. keşke prot beni de götürseydi K-Pax'e ... aileleler yok... sevenler yook.. seveceğin bir şey de yok o zaman... sadece devamlı yalnız başına bi yolculuk kendinle başbaşasın.. yani zaten terk edilince sen kendi başına.. en büyük düşmana.. hiç olmazsa alışıvermek buna.. ve hep böyle olmak.. bi daha da sevmemek kimseyi.. aramamak... özlememek.. acı çekmemek.. incinmemek... sadece.. ışık demetlerinde yol almak... ve adios demek arkan da kalanlara...

bunu da mı silseydim..

bunu da mı silseydim..

21 Aralık 2006 Perşembe

istanbul yolu


ben mükemmel değilim diye başlıyorum bu günlüğüme de .... bu aralar sanırım bana istanbul yolu gözüküyor.. hatta blogumdan bile uzak kalabilirim... bu da hoşuma gitmiyor ama.. napalım... olması gereknlerden bi tanesi... bazen bi şeyler inatla oluyor işte... şu an satılması gerekn bi ev var.. borçlar.. eve icra gelmesinden iyidir.. bunlarla kafam meşgulken hiç bi şeyle ama hiç bi şeyle ilgilenemiyorum.. ya da cevap veremiyorum .. demek istediklerimle dediklerim apayrı oluyor....

içimde iki adam vardı bir zamanlar benim... biri kararlı... kesin bi adamdı... biri de zayıf ama güçlü duyguları olan.. ben o ikisini birleştirmiştim.. şimdilerde.. gene ayrılma çabası içindeler.. ya da ayrılma çabası içindeyim... keşke hayaller gerçek olsa..

hayallerin en kötü yanı... gerçek olamama ihtimallerinin yüksek olması

istanbul da bi ev kiralıycaz diyor babam.. bu evi satacağız.. yoksa icra gelecek.. tabi borçları kapattıktan sonra parayı bankaya atacağım.. ev için gene para birikecek.. biriktircez yeniden alıcaz.. ama biliyorum ki öyle olmayacak.. 24 senelik babam.. ben bilmezsem kim bilecek... daha öncelerde de oldu bunlar.. her neyse....

babama akıl vermek istemiyorum.. bana sorduğu sorularda geçişli cevaplar da bulunuyorum... ne olsa beni duymuyor.. sadece kararsızlığından dolayı soruyor.. kararsızlık bi hastalık aslında... belirtileri.. çok seçenek görmesi söylemesi... bu da işi zorlaştırıyor...

bu aralarda birileri benim için çok şeyler dedi... o kendini biliyor bunu da okuyacak biliyorum... bana sen artık düşmanım bile değilsin diyen biri.. ben nasıl olurda bu laftan sonra o kişiye rahatça yaklaşabilirim... açık oldukça ben kötü oluyorum... bi dayak yemediğim kalmıştı.. ama dayakatan beter de oldum.. eminim bundan zevk bile alıyordur.. ben gerçekten söylüyorum... pek sevildiğimi hatırlamıyorum.. sevgi de dilenmekten bıktım.. yoruldum... sevince ben hep sevgimle başbaşa kalıyorum.. aşk acı olmalı diyen kişiye söylüyorum bunu... beni kendinden iten birine... bana o cesareti verip.. sonra onu tekrar benden zorla alan birine diyorum.. canı ne isterse desin artık.. o beni kazanması gerekirken.. yine her zaman ki gibi o başkalarını suçladı... belki başkaları suçluydu... ama ben başkası değilim...

tanrı da unuttu bıraktı bizi.. sonumuz hayrola..



20 Aralık 2006 Çarşamba

büyük kalpler


kırılan kalpler ne kadar büyük olur biliyor musunuz...
o kalbin büyüklüğü kadar olur elbet...
büyük bi kalbinizin olduğunu anlamak için çatlakları sayın..
işte o zaman anlarsınız ne kadar büyük bi kalbe sahipsiniz...

seven kalpler ne kadar büyük olur biliyor musunuz...
taşıdığı sevgi kadar elbet...
büyük bi kalbinizin olduğunu anlamak için o sevginin ömrüne bakın...
işte o zaman anlarsınız ne kadar büyük bi kalbe sahipsiniz...

taştan kalpler ne kadar büyük olur biliyor musunuz...
hissetmediği kadar...
sayacak çatlaklarınız yoksa...
ömrü çabuk bitiyosa sevginin hemen unutuluyorsa...
taştan kocaman bi kalbe sahipsiniz demektir...

fakat şu varki.. taştan kalpler ağır gelmezken bünyelere..
nasıl oluyorda bu etten yürek nefesini tıkıyor adamın...

19 Aralık 2006 Salı

bugün benim doğum günüm...


bugün benim doğum günüm oluyor.. gerçi ben doğum günü kutlamam... ama insan hatırlanmayınca garip oluyor işte.. özel bir gün mü gerçekten de bu kadar... olabilir mi... işte ben bunları düşünürken sağolsun güzel arkadaşlarım ( damla, havva, arzu, elvin ).. bana tebrikde bulundular.. çok sevindim.. bi kaç arkadaşım var ki.. ( damladamla ) çok değerli bi arkadaşım.. ne güzel şeyler demiş benim için...

hani diyorum biz doğum günlerimizde kendimizi kutlarız.. ya da bizi kutlarlar.. oysa bizi doğuran bi anne vardır.. belki de onu kutlamak lazım... çünkü insan zırt diye kendi kendine gelemez dünyaya... ben her ne kadar annemle konuşmasam da.. gene de tebrik etmek geçti içimden..

bugün ağzımın payını da aldım tabi.. yani 19 aralık... birinden itşe.. iyi geldi tokat gibi çarptı.. bundan sonra insanlara bi şans daha vermiycem.. çünkü içime ne doğuyorsa oluyo zaten yanılmıyorum hiç... yanıltsalar keşke beni.. ama olmadı.. bundan sonra birilerine daha dikkatli davranmıcam... fazla sarmıyacağım onları... çünkü kırılıyorum.. ona sorsanız haddini aştı derler.. oysa bi şey de yapmadım... iyilik etmesini severim.. ayırmadan kimseyi...

şimdi teoman geldi aklıma.. "bugün benim doğum günüm bir bar taburesi üstünde ... " der kendisi.. babam allahtan sağ.. yaşım oldu 24 ... 24 pek hüzünlü galiba... 24 ü sevemedim ben...

18 Aralık 2006 Pazartesi

bugün günlerden ilginç bi şey...

sabah kalktım gayet normal bi şekilde kalktım tabi... geceden gördüğüm o ilginç rüyaları düşündüm felan.. derken baktım güneş doğmuş zaten çoktan.. zaten sabah olmamışmıydı.. mantıklı olarak doğması lazım di mi yani.. derken baktım güneş bana gülüyodu yine.. sırıtıyordu... bana saf muamelesi yaptı güneş... anladım.. dedim içimden bugün bu güneşte bi ilginçlik var...
kalktım yataktan.. bu sefer çabuk kalktım... hızlıca kalktım yani.. her an uykum gelebilirdi.. şeytan "şştt yat ülen nolcek bee.. hade yat.. uyu uyu.. seni düşünüyom" diyebilirdi.. ben biraz safım.. kanardım ona şimdi felan neyse.. hızlıca kalktım... gittim aynaya baktım.. banyodan baktım aynaya.. şimdi tabi saçma gelcek ama kendimi gördüm.. kimi görcem başka di mi.. hani geceleyin baksam.. korkunç bi gerilim yaratabilirdim.. ama sabahın köründe.. diş fırçaladım.. dişler bana aitti.. annem babam verdi onları.. onları fırçaladım... sonra indim aşağıya.. bakındım etrafıma.. koltuk falan vardı bizim evde .. biz normalde ona oturuyor televizyon felan izliyoz... sorna içimden bi ses.. dile geldi resmen içimdeki ses.. şöyle dedi... " denizk kenarı manyaktır.. di mi.. hadi doğru deniz kenarına git.. hadi len.. nolcek.. temiz hava.." dedi... fakat len dediği için darıldım biraz.. ama gene de gitmek için deniz kenarına bir taşıta ihtiyacım vardı.. bindim taşıtıma.. hayal ettim.. nasıl hızlı giderim diye... hoopp atladım taşıta.. taşıdı beni.. hafiftim zaten.. o anlamda değil tabi.. hafif adam değilim.. kilo oalrak.. kütle felan gibi bi şey.. okulda öğrendim bu konulardan bahsedebilirim ben... baktım.. anaa!! ne kadar güzel dedim deniz içimden.. içimdeki ses bana " sessiz ol dışından konuş az uyucam " dei.. anlayışla karşıladım.. doğru diyodu... sonra yavaş yavaş yürümeye başladım bu arada dışımdan konuşuyordum tabi.. içimdeki sesi rahatsız etmek istemedim.. " anaa!! ne kadar güzel dalga.." ," anaa!! ne güzel köpüklendi deniz", " anaa!! ne güzel yodsun kokuyo..". böyle giderken insanlar bana gülüyodu.. anlam veremedim.. sonra biraz daha ilerledim.. baktım orda bi yerde yengeç var.. gördüm resmen.. azcık dedim.. eğilip yakından bakim.. derken baktım denize düşmüşüm.. buz gibiydi su.. dondum.. denize düştüm.. kimse de yardım etmedi bana.. sadce genç bi arkadaş " anaa!! balık adam " dedi arkadaşlarına ve gülüp gitti... derken ben denizde ne görim.. deniz kızı gördüm... evet deniz kızı...
çok güzel bi kızdı.. hem de denizdendi... aşık oldum tabi.. sonra dedim ki ona " ben sana aşık oldum ya sen bana oldun mu aşık" dedim hayır dedi... sonra çıktım denizden.. bi saat sonra power ranger başlıycaktı çünkü.. kurulancam felan... hapşırdım bi de..

15 Aralık 2006 Cuma

babam artık iyi

kaç gündür hastaydım.. sonra geçen gün o olay oldu işte.. babam kolunu kırdı.. dahası dirseğini kırmış.. moralim bozuldu tabi.. bi kaç parça olmuş dirsek.. doktar sakat kalmadığına sevinin dedi.. sevindim de... sonra platin takılacak dediler.. ameliyat felan.. zor geçti bu haftam.. ben de tabi hala böyle hastayım.. midem ağrıyor.. umarım babam daha çabuk iyileşir.. ama araba kullanmaya bile başladı.. bu beni çok mutlu etti.. meğer ne çok korkarmışım babama bi şey olcak diye... bi kendimi umursarım sanardım... ben aslında bencil değilim.. öyleymişim.. iyi bi şey bu... değilsin derlerdi.. ama sanmazdım.. artık sanıyorum....

9 Aralık 2006 Cumartesi

beta blogger da üye olma ve ayar yapma...

arzu adlı arkadaşım ayarların nasıl yapılacağını bilmiyordu ben de onun için ve de blogger'ı bilmeyeneler için böyle bir şey yaptım.... tabi etrafta var anlatanlar.. gerçi herkes biliyor dedi arkadaşıom.. ama bilmeyenler de var ben onlar için yaptım..
umarım işinize yarar... ilk önce tabi ki bu adrese gidicez.. yani
http:// beta.blogger.com 'a.....

resimleri büyük haliyle görmek için resimlere tıklayın lütfen...



önce üyelik.. 3 adımda...










"basic" adlı seçenek




"publishing" adlı seçenek


"formatting" adlı seçenek

"comments" adlı seçenek




"archiving" adlı seçenek

"template" de neler var...


"yeni elementleri eklemek için tıklayın..." tıkladıktan sonra çıkan pencere.. resmin büyüğü için resme tıklayın lütfen
"font and colors" seçeneği...



"edit html" yeni olduğunuz için şimdilik işiniz olmayacaktır... belki ilerde yeni bir şeyler keşfederseniz.. yapabilirsiniz.. hazır template yi kullanmanızı tavsiye ederim..


"pick new template" yeni bir şablon edinmek ( blogger'ın sundukları..)


"posttin">"create" ya da "new post".. yeni yazı yazmak... ( "edit posts" eski yazılarınızı düzeltebilmeniz ve görmeniz içindir..)


yazınıza resim ekleme...





hayırlı olsun :)

6 Aralık 2006 Çarşamba

affettim gitti


son bi kaç gündür... dedimki kendime.. bak olum yedekle şunları yaaa... yedeklemedim tabi.. nedenmiş... çünkü tembelmişim... kendim şahsen 05.12,2006 tarihinde resmi oalrak çöken bilgisayarımın "iyuuuuğğvv!!" diye çıkardığı sese şahit oldum sanki... şu yanda gördüğünüz karikatür de benim elimden çıkmadır... o anki benim üzgün teselliye ihtiyaç duyduğum anın portresi... aslında yaklaşık iki saniye sonra sinitrden kudurmuş bi halde format atmaya başlamak için cd arıyor bulunuyordum.. fekat çirkin olan halimi iyice çirkinleştirip hayata küsmemek için sadece bu anı çizdim :) yav diyom ki çöktü pc.. gitti her şey.. çizdiklerim.. yazdıklarım.. arkadaşlarımın attığı resimler.. her bi şey gitti .. evet .. aferin bana iyi halt yedim di mi... afedim ama kendimi di mi.. afettim gitti hadi...

4 Aralık 2006 Pazartesi

blogger şablon

blogger için bi şey dememe gerek yok.. kimisinin sempatisi wordpressedir.. kimininki ise bloggeradır... bu kadar reklamdan sonra gelelilm bu yazının ana fikrine... ben çok aradım blogum için şablon.. çünkü içerik bana aitti.. ama html bilgisi olmayan bi insan bunla nasıl baş edebilir.. her yerde o sıkıcı şablonlar.. bir yere üye olduğunuz zaman hep standart şablonu kullanırsınız.. kendinizin özel olduğunu.. blogunuzun özel olduğunu düşünürsünüz.. öylesinizdirde.. şimdilerde beta blogger yaygınlaşıyor galiba.. bence gayet güzel.. çünkü kodlarla uğraşmayıp.. bir tablo üzerinden.. sürükle bırak tarzı bi şeyle şablonunuzu kişiselleştiriyorsunuz (blogger'ın size sunduğu)... örneğin bir şablondan onlarca değişik bi şey çıkrabilirsiniz.. ama ben başka şablon seçmek istiyorum diyorsanız buyrun benim yararlandığım yerler.. yalnız belirtirim ki.. ben sadece indirgedim.. yani acemi blogcu gibi bir yer dururken.. bana düşmez bu iş.. işte linkini de koyduğum oyerlerden kısaca derlemem...
  • ilk önce buradan bahsetmek istiyorum... burada bahsedeck pek bi şeyy yok.. burdaki şablonları indirip kolayca kullanabilirsiniz... budaki tasarımlar.. gayet sade... basit demeyelim.. ama güzeller.. gözü fazla yormuyorlar... burada toplam 23 adet şablon.. umarım beğenirsiniz..
  • sonra burası var... burda yaklaşık yedi sayfa boyunca blogger şablonları bulabilirsiniz... tabi burdaki şablonlar.. daha çok görselliğe bakıyor.. işlevselliği tartışılır.. ama yine de arzu edebilirsiniz.. bazılarında sorunda var... bunu da göreceksiniz.. ama ben hallederim.. ya da denyeceğim diyorsanız.. deneyin derim.. denemkten zarar çıkmaz...
  • ve burası ise yine blogger şablonları ile dolu.. yalnız sizi şimdiden uyarayım.. bunların bazılar firefox da sorun yaşıyor.. explorer için iyi.. ne gibi derseniz.. bazı ayrıntılar eksik çıkıyor... ben şahsen fire fox dan vaz geçmem :)
  • burada ise parlak değişik temalar var... bunlar da gözden kaçmamalı.. ayrıca yine yine burda... saat ve takvim kodları var.. isterseniz.. uygun indirdiğiniz bir şablonunuzun bir yerine bunları yerleştirebilir.. ve güzel bir şekil verebilirsiniz...
valla daha da yok tavsiye edebilecğim.. dediğim gibi acemi blogcuyu izlmenizi tavsiye ederim.. ben sadece.. en uygun ve en güzele indirgedim kendi zevkimce..
saygılar efendim tabi ki saygılar... :)

hoşçakal


aralıklardan 2003
sen bana bir şey söyleyeceksin duymak istemediğim...
koca sokağın ortasında iki siyah nokta gibiyiz..
şehre kar yağıyor o gün...
belki sadece üstümüze yağıyor..
ama tüm dünyaya yağıyor zannediyoruz ikimiz de...
üşümüş titriyorsun...
bu beni sana daha da aşık ediyor...
bu beni daha da çok çağırıyor...

biliyorum iğne gibi battım hayatına...
özür dilerim...
aynı senin dediğin gibi şimdi güzelim..
"hoşçakal"

3 Aralık 2006 Pazar

pisiciğim

hey küçüğüm.. pisim benim... bana bugün... bi güzel miyavla.. sahipsizim benim.. gel avuçlarıma.. sana süt vericem.. sorma sakın neyin var bugün diye.. kafam bozuk.. bi kaç kişiyi tepeleyebilirim.. sen değil tabi.. sen şirinsin.. miyavlarsın sabahlara kadar tüm dünyaya.. "miv" diye.. bilirim.. ezberledim her şarkını.. miyav ve miyav... kedilerin günlüğü olsa.. miyav olur her sabahı akşamı.. değil mi pisiciğim...

güneş

bugün günlerden neydi diye sordum kendime sabahleyin.. yüzümü yıkadım saçımı yıkadım.. dün traş olmuştum... sakal traşı.. var olan çocuksu yüzümü geri getirdiğimi farkettim sabahleyin ayna karşısnda.. güzel başladı bugün aslında.. evde birileri kahvaltı hazırlamış.. bırakıp gitmişti yine.. güneş açmıştı bugün.. tabi yaa.. çok güzeldi güneş... güneşe çıplak gözle bakılmaz... isterdim şöye doya doya bakim her gün günümü aydınlatan o gizli kahramana.. bugün evmin üstüne güneş doğmuştu.. ta ki doğukan ateş....

acele

neye karşı savunmalıyım kendimi bilmiyorum.. şimdi çabuk olmam lazım... hemen şu anda yeni bir hayat kurmalıyım.. dünyayı ters çevirmem bile gerekebilir.. zamanı durdururum.. çabuk olmam lazım.. geç kalıyorum yine bir şeylere... yeni bir anne baba.. yeni bir aile.. yeni bir doğum.. yeni bir bakış... bir kadın.. bir yuca.. yeni bir araba.. olmasada her bir nevii.. yeni hayaller.. ama bir an önce.. ama önce biraz dinlenmeliyim şu köşede.. çok yorgunum.. bu nedir yoksa yeni bir yatak mı...

2 Aralık 2006 Cumartesi

karın ağrım



ellerimde garip bir yara..

orjinal köşelerin en yazıksız vakitleri..
düpedüz suçlu
yahut karın ağrısı... felaket.. küçük bir devrim benimkisi..
onunkisi saltanat.. tanrıcılık.. ya da kıvırcık...
ben şimdi bir şeyler düşlüyorum kendime dair..
adam olurum diye adam gibi hayaller kuruyorum adam olma yolunda..
saat dokuz...
etem dedenin ayak sesleri bunlar.. inler, cinler..
evimin içnie mi girdi bugün amerika füzyon enerjisiyle birlikte..
bi zahmet Bush'çum.. iki dakka insan ol.. anladık maymundan geldin...
yıkılıyor buralar.. bedavadan hem de....
binalar yıkılıyorr... deprem oluyor..
ya ağaç dikin diyor tanrı.. ya da si... gidin...
hat koparsa fay kalır mı geriye babam ?
iki günlük cinayetin.. kusmuk çileği...
çilekli kusmuk... neydi.. toplu seks.. seks çilek..
toplu seks kusmuklu çilek.. afiyet olsun midesi bulanmayanlara...
iştahım da pek açıldı bu vakitler dostluğa.. arkadaşlığpa.. sevmeye sevilmeye..
oysa ne lüzum var...
açlıktan geber sen e-mi....

1 Aralık 2006 Cuma

ne pasta ne hediye

nüfusumdaki doğum tarihim 01,01,1984 oalrak geçiyor.. ama asıl doğum tarihim 19,12,1983.. arada fazla fark yok tabi.. be doğum günü kutlamadım hayatımda hiç.. sevmem de zaten.. birisi derse de rahatsızlık duymam ama .. bi pasta istemem.. hediye de istemem.. sevmem öyle şeyleri de doğum günleridin de sevmeme zaten... ama o gün benim için önemlidir tabi.. şaşırırm kendime sadece gün boyunca.. vay be derim.. ben bugün doğdum.. gözümü açtım dünyaya.. soğuk.. ıslak.. ışıkla dolu bi yer... neyse bakalım nasıl geçecek o günüm.. kutlama felan yok.. kendi içimde yaşayacağım.. belki boşuna doğmuş bile olabilirim.. ama sanmama.. evrenin bir planı vardır.. bir denklemde bende etki edecek şekilde tasarlandım eminim ki...

babam annem ve ben




















arada bir kendimi öldürmek geçiyor aklımdan bu da o günlerden biri işte.. dünkü bi tarih yani 30 Kasım 2006 ... annem eve geldi.. aslında gelmemesi gerekiyordu.. bir sürü şey işte.. annemle birlikte arkadaşları da geldiydi.. babama haber verdim annem geldi diye... babam da eve geldi... aşağıda konuşmaya başladılar desem yalan olcak.. aşağıda birbirlerine bağırmaya başladılar... annemle babamın arasında boşanma davası var.. daha boşanmadılar.. annem tabi nafaka alıyor... babam kanuni olarak ondan ayrı yaşama hakkını kullanıyor... biz de ( kardeşlerim ve ben ) babamın yanında yaşıyoruz.. annemle aramız pek iyi değil o yüzden... annem pek iyi davranmaz kimseye.. kendine bile... inatçıdır da... her neyse işte.. tabi babam artık gitmesi gerektiğini söyledi anneme.. aslında bunları buraya yazmak bile kabaht gibi geliyor bana.. ama rahatlatıyor biş nevi sanki.. defterim yok .. bi deftere de ihtiyacım yok buraya yazıyorum işte... babam annemden gitmesini istedi fakat annem gitmemeyeceğini belirtti.. ki bu arada arada geçen hakaretleri anlatmıyorum bile... babam eğer çıkmazsa jandarma çağıracağını söyledi.. ki ben daha önce de jandarmaya ifade verdim bu yüzden.. birbirlerine bıçak çekmişlerdi... annem bi dengesizdir.. hep öyledir.. ilk annem başlatır.. huzur bulmazsınıız zaten onun yanında.. enerjinizi bi vampir gibi çeker... sonra babam eğer çıkmazsan seni zorla çıkararım dedi.. annem de hayır dedi.. ve kavga ve dövüş içinde çıkardı annemi dışarı.. tabi o anı size çok baside indirgeyerek anlatıyorum ya da kendime... her neyse.. gitti.. hala öyle işte.. annem hep sorunlu.. dün bi şarkı dinliyordum.. o gittikten sonra yatarken.. kendi yaptığım bi şarkı.. annemin yalnız olduğu geldi aklıma .. içime oturdu tabi.. annemi her ne kadar sevmesem de.. boktan hissettim kendimi anlayacağınız... belki de o kötü anne ama.. ben de kötü bir evladım... neyse.. bir daha o şarkıyı dinlemeyeceğim...

30 Kasım 2006 Perşembe

günlerden yazartesi


kafam her günkü gibi yine ve yine darmadağın..
odam gibi.. yatağım gibi.. geçmişim gibi.. ve demek ki geleceğim gibi... üstüne de düşmüyorum pek..
ben aslında dışarı çıkmaktan korkuyorum... insanların arasına girmekten.. bilmem neden anlatamıyorum tabi kimseye.. anlatırsam yabancıya anlatıyorum.. tanıyanlar öyle tanısın.. gülmesin bana.. gülerler siz bilmezsiniz.. birisi birinin bi şeyini öğrendi mi.. eyvah ki ne eyvah.. hemen o gözle bakarlar insanan.. eksikmişçesine... gerçekten de öyle olur.. saygından eksilirsin bi şekilde.. çünkü yanlış kişiye söylemişsindir..
neyse kafam darmadağın demiştim en son.. geceleri gördüğüm onca garip rüyanın anlamını çıkarmaya çalışıyordum .. ama kurtaramadım yorumsuz bırakmaktan... artık böyle olur napalım...
neyi fark ettim biliyor musunuz.. sevmenin adaletsiz olduğunu.. şmidi diyorsunuz ki.. biliyoruz yaa.. tek kelimeyle şöyle diyorum.. " sevdiğim başka sevenim başka.. " yorum sizden gelsin..
binbir tane yabancı vardı geçen gün evimizde.. babamın arkadaşları.. suzan ablanın arkadaşları.. beni görünce direk bana odaklandırlar... neden bilmem.. öyle işte... soru yağmurları.. baharın attığı taşlar.. ki aslında çok zeki biri.. o yüzden ona bi şey demiyorum.. başkası olsa.. yerden yere vururdum.. hem bahar bi de anne üstelik.. saygım var ona.. artı dedim ya.. akıllı :) bi şey demiyorum ona.. atsın taş.. çok yedik biz o taşlardan :)
dündü galiba..
bi arkadaşımı hatırladım..
amasradan bi arkadaş.. çok iyi biriydi..
serap diye bir arkadaşım..
önceden telefonu vardı..
hatta değirmenderedeyken birbirimize bi kaç mektup atmıştık..
iyi anlaşırdık.. ama inanın ki
hep küserdi bana nerdeyse..
şimdiler de de biri var yine bi arkadaşım. hep kırıyorum demek ki birilerini..
serap zamanında ben orta okuldaydım.. o akıllı kızdı.. zekiydi..
şimdi ingilizce öğretmeni oldu belki bilmem..
ben mi benden adam olmuyo zorluyorum.. bi de bi şey olcaksa o da.. yer kaplarım o olur ancak... belki bir gün serap ı görmek de kısmet olur...

28 Kasım 2006 Salı

30 saniye de ....


birileri..titanik ver diğerlerini tam otuz saniyeye sığdırmışş :) hem de çok ama çok sevimli olmuş ...şimdi de bu videonun linki veriyorum işte burası titanik :)
bu ALIEN
burası FIGHT CLUB
burası FREDDY vs JASON
burası JAWS
burası KING KONG
burası THE RING
burası ROCKY
burası SUPERMAN
burası THE WAR OF THE WORLDS
şimdi diyceksiniz ki ne kadar da çok var.. ama izleyin bakın hepsi çok şeker ve şirin.. yorum bile yazarsınız siz şimdi.. gülümseyeceğinizi garanti ederim.. :)

27 Kasım 2006 Pazartesi

sıfır mı bir mi

ben ucundan köhne yerinden biliyorum hayatı..
tanrının yüzünü..
ben anlıyorum ya..
söylüyorum.. sesim var.. ağzım dilim var..
nedir bu inat..
bir bunu anlamıyorum..
etkisiz eleman ben..
çarparken insanlar kendini bir miyim..
birleşirken sıfır mı

ferhat vural sezgin

25 Kasım 2006 Cumartesi

free hugs / bedava kucaklaşma

bir izlemelisiniz derim.. çünkü gerçektende çok güzel

soluklanmamak

kendimi alıp giderim ..
kimseyi değil..
ben yaşatırım can veririm..
öldürülmek umrumda değil..
acımıyor değil..
ben bilirim hangisinin doğru olduğunu
ama bir şey de beklemem...
hani olur ya..
çok incinirsem...
yavaşça girerim suya...
denizin dibine doğru yürürüm...
bir daha soluklanmamak üzere...

evren

evren o kadar yalnızdı ki...
sonunda usandı bu durumdan..
kendini parçalara böldü...

yıldızlara bölündü..
gezegenlere...
insanlara bölündü...

evren o kadar yalnızdı ki..
her şey oydu sadece...
her şey oydu..
ama hiç bişeyi yoktu kendinden başka..
ve bir karara vardı.
hayal kuracaktı..
işte bizler o hayallleriz tohumlarıyız.. can bulduk..

yani aslında ben sadec benim..
sen yoksun..
her gün bir ben ölüyor..
her gün bir ben doğuyor..
ben iyi ben kötü..
ben kendime napıyorum bilmem ey ben dediğim biz...

böyle yaşadığına bakma evrenin...
o aslında ölmek istiyordu...

24 Kasım 2006 Cuma

türk filmi

özlemek fenadır..
özlemek
sessini özlemek
kelimeleri..
şştt
dahası yok...

tabi insan kırılınca..
koyuveriyor o an..
özlüyorsun diyelim..
ama senden ses de çıkmıycak
çünkü özledim desen...
bin tane laf...
çekerim hani..
ama eskisi gibi olmaz ya ..
o kötü

hayal
meyal
umut
entrika...
nedir bir brezilya diizisi midir..
hayat brelziya dizisi gibi oluyo kimi zaman..
fakat benim ki daha çok türk filmi gibi
süpriz sonu bekliyorum
var sanıyorum..
ama şimdi bi anadolun altında kalmam lazım ..
bilmiyorum belki türkan çıkar..
beni kurtaracakken kör kalır..
cüneyt gelir..
dövüşebilen tek gazeteci...

şimdi aklımda özlemek vardı ..
ben türk filmlerini izlerken hep bi özlem duyarım...
o kutsal senaryoya..
kimse bilmez..
türkan şoray gerçekten ağlar..
ediz hun.. gerçekten sever..
ya hülya..
bilmem..
ben kimim bilmiyorum..

tabi özlemek dedik en son..
sonu monu kalmadı
yani en son seni az önce özledim..
şimdi bi çalsa ahmet özhan...
sen rüzgarda..
açıversen kolarını..
ferhat desen..
koşsak saatlerce bi ormanda..
ona bile razıyım sevgilim..

özlemek diyorum..
tabi özlerken seni özlüyorum..
tamam ya kızma..
anladık..
biliyorum..
iş işten geçti di mi..
ama dur..
türk filmlerinde olmaz öyle şey..
atlarız ford'umuza doğru düğüne..
nereye
bekle.
daha sana sakladıklarımı söyleceğim senden kalanları...
bekle..
yıllarca sevmiştim ben..
nereye..
hani..
durun
jenerik değil
durun
kapatmayın..
kapatmayın..
.......................................
.......................................
madem öyle
şöyle tam alnıma yazın
son
diye..
mutsuz bittiği belli olsun...

yazan : ferhat vural sezgin...

canını yakarım

sen beni bilmezsin..
uçurum demem atlarım aşağıya..
dipsiz kuyulara..
ne düşüncesizim bilmezsin..
hem kendimi hem seni yakarım.
uyandığım sabaha
rüzgar yağmur gönderene küfrederim...
gazeteyi alırım elime..
bakarım...
ne midemi bulandırıyorsa.. lanetimi basarım..
sen beni bilmezsin.
ben ona buna sataşırım..
ruhumu teslim edecek hallerimi toplarım
matematiğini yaparım..
şu kadar gün mutlu tasasız..
şu kadar gün. asabi yararsız..
gün gelir..
eski hesapları açarım..
sen bilmezsin..
ben küçük hesaplarla oyalanırım..
farkettim ki..
hayat bir kaç ay kafama uymadı...
giderim..
dükkan dağıtırım..
ev basarım..
sarhoş olup kapılarda yatarım
eşkiya değilim bi şey değilim..
sen bilmezsin..
ben kafama göre yaşarım...
farzet ki... adamın biri geldi..
mutlu bir gün bekliyor seni dedi..
sen ne güzel dersin..
ben pataklarım..
sen bilmezsin..
ben adamın canını yakarım...
yazan : fehat vural sezgin

elveda

elveda anne elveda...
elveda anne
elveda ama
sen hiç benim annem olmadın...

elveda baba elveda..
baba
elveda çocuk desem sana
ne olur kızmaa.. iyi peki ama..
en çok hangimiz çocuktu..

elveda kardeşlerim.. elveda
benim birbirinden değerli iki kardeşim...
sizlere diyorum elveda..
yolunuz açık olsun..
aklınız ermiyor..
dua edin aklınız ermiyor

elveda herşeye..
elveda..
peki ya
neden ellerim hep vedada...

elveda hayallerim..
ellerim vedada...

yazan : ferhat vural sezgin

kırmızı

en son onu dört sene önce görmüştüm..
yalnız kadın derlerdi.
oysa öyle çok seveni vardı ki..
o hiç ben şöyleyim demedi..
ne kendini övdü
ne acındırdı...
yaşı yetmiş altı...
öyle bir kadındı işte....

kırmızıyı üstünden eksik etmezdi..
kırmızı severdi..
ama kırmızı eti yemezdi..
zaten yetmezdi kesesii
zaten doktor da yasakladıydı...
o kırmızıyı çok severdi

ellerinde torbalarla gelirdi..
hemen balkondan aşağıdan onu görürdüm..
çökerdi kaldırıma..
küçücük çocuklar toplanırdı..
hani dört sene evvel..
o 76 ydı..

çocuklara neden bilmem şeker verirdi..
çocuklara gülerdi..
onlarda ona..
yaş olmuş yetmiş altı..
kim diyor yalnız diye..
tüm çocuklar onun torunuydu bir nevi..
her ne vakit kızları gelmezsede ziyaretine..
o devamlı benim kızlarım şöyle derdi..
benim kızlarım böyle
benim kızlarım melek derdi..

oysa bilmezdi..

melekler kırmızı severdi...
o kırmızıyı çok severdii..



yazan: ferhat vural sezgin

ben

ben kimim diye bağırıyordum bu yankıya..


yankı oluyordu yankıya..

iyi bir adam da olabilirdim..

şayet kimseden de kötü değilim..


bunu da sormadım zaten ben

iyimiyim kötümüyüm diye

kendimi çağırdım..

yüzünde eksik parçalar..

ellerinde bir ameleliğin izleri..

çok geliyordu bana...

selam verecek yüzüm yoktu

merhaba dedim öne eğilip

fakat yüzünde eksikti o parça

cevap veremedi..

şimdi

hemen şimdi bir aynaya bakıyor

gibi hissetmeliydim diyordum kendime..


bu ben bense eğer..


neden bir yansıma yok küçük

bir ayrıntıda bile..

sonra konuşmaya başladı..

şaşırdım..

oysa eksikti bir kaç parçası yüzünde..


bana herkül den bahsediyordu..


sezar diyordu..

ne vahim diyordu

bu uluyan sesine bir süre tahammül ettim..

sonra yüzümü döndüm gökyüzüne..

yağmur değildi ordan yağan..

ateş yağıyordu

bir çatlak vardı belli ki..


şeytan topuklu giyiyor olmalıydı..


zeminini.. tavanını delmişti..


cehennemin..



korkuyor değildim hani..

sadece korkanları izliyordum..


karşımdaki bense..

bir hayvanı andıran görüntüsüyle..

çirkinliğiyle..

yürek parçalıyordu korkusuyla

çırılçıplak bir kadın geçti önümden koşarak..


bağırıyor..

belirli belirsiz bakınıyordu

kime bağırdığını bile bilmeden

sadece onu arıyordu..

dedim ki

oysa güzel bir kadındı..

şimdiyse yüzünde o zavallı ifade..

yüceliğini yitirmiş belli ki bir yerde..


makyajı silinmiş gitmiş..



karşımdaki ben bana şöyle dedi..


utanmıyor musun..

utanmak..

korkmadığım için mi..

ya da kaygılanmadığım için mi..

sevmek karşındakini satın almaktı

kendine.. esir etmekti..


sevmek bencillikti..


sevmediğim için mi

onu tuttum..

omuzlarından tuttum

onu geniş kirli omuzlarından tuttum..

ve ölmesini diledim..


ölense ben oldum...

biz kimiz

elbet sen beni sev diye yaşamıyorsun..
elbet hakedecek olan o adam da değilim..
ama iyi biri de olsam.. hani sen öyle desen de
anlaşılan iyi olmak yetmiyor..

sen sadece.. oyalanıyorsun..
inan kızmıyorum sana...
inan ki bir kızgınlığım yok.. kırgınlığım yok..
ne varsa her şeyim kendime..
çünkü ben o adam değilim...

kırgın yaşıyorum.. öyle kırgın..
öyle dayanıksız ki yüreğim..
elimden ancak bu geliyor
sızlanmak kendime..ama kırgınlığım sana değil.. bana..

işte o yüzden kısa kesiyorum..
aşk diye bir şey varsa..
biz onu yaşamıyoruz..
yaşadığımız beş para etmez bir oyun oluyor..
evcilik oynuyoruz.. sen çocuk ben senden çocuk..
elimde değil.. ben o adam değilim..

öyle bir adam olmak isterdim senin için.. elbet.. anlarsın..
belki bir gün anlarsın dediğimi..
sen avutacak bir şeyler de bulursun kendine..
ki seni avutulacak kadar da bırakmadım sana
çünkü öyle bi adam değilim..

şimdi gözlerimi koyuyorum..
biliyorum ..
o adam değilim..
ama bil ki kimse de benim gibi..
değil işte..
tamam..
o adam değilim..
ama kimse de benim gibi...
anlıyorsun değil mi..

yazan : ferhat vural sezgin..


yavrum

sen yavrum.. benimsin..
kim ne derse desin.. farketmez..
hayallerim benim ve sen öyle bir şeysin..
sen yavrum.. sevgilim.. bir tanem..
sen benim terli yatağımda bir izsin..
sen nefesim.. sen etim kemiğim..
sen benim kendimsin.. ..
ben tanrıyım.. sen tanrısın ve sen tanrımsın bir şekilde...
sen yavrum..
aşka çalım atan küçük sevgilim..
sen ..sesini her duyduğumda.. beni dilsizliğe iten kadın..
sen benim sesimsinn
seni her öpmek isteyişimde yüzüme çarpan o nemli esintide
bir gün yerini alacak sevgilimsin
sen.. yavrum..
koluna girip dünyayı sallayacağım kadın..
sen bende derin bir izsin..
sensiz sızlayacak derin bir yarasın..

sen!!! yavrum.. benim küçük sevgilim..
sen beni yaşama çeken şeysin..
sen beni ölüme iten..
sen bana inanamazken.. ben sana tapan...
sen yavrum..söyle ..sen nesin...necisin..


yazan : ferhat vural sezgin


monolog

benim ne savaşacak dermanım kaldı

ne barışacak vaktim..

sen en iyisi beni bana bırak

bu gitarın, bu sazın, bu sesin adamı olduğuma karar verdim..

kirli sakalımda taşırken bir kaç yılı..

ummamayı yeğledim kimi zaman aşkı...

dedim ya..

ben de gülecek hal kalmadı..

sen en iyisi beni bana bırak...

çocuktum kim bilir ne kadar da çocuktum..

arada bir büyüyorsun ya

adama koyuyor işte..

anlıyorsun ya..

anladığına lanet ediyorsun...

çocuk kalmak zor..

aşk çocuk işi değil..

aşkın karşısında kocaman adam oluyorsun...

olmazsan..

şamarı yersin..

inan ki sabah kalkar kalkmaz..

ilk sana yalvarmak istedim..

küçülmek istedim..

büyümek istemedim...

küçücük olayım..

ez beni istedim..

ama işte...

öyle küçük oldum ki sen beni es geçtin....

ben de diyecek söz kalmadı..

sen en iyisi beni bana bırak....

yazan : ferhat vural sezgin..

benzer yazılar

Related Posts with Thumbnails