13 Ocak 2010 Çarşamba

avatar

işte.. sonunda benimde blogumda olması gereken o yazı.. avatar.. son hava bükücü.. aha devreler yandı…
nihayetinde izlediğim avatar hakkında hemen yorumlar yapayım bende.. bir kere.. sanırım bruce willsin suretler filminin konusu sanki bu filmden yürütülmüş gibi.. filmi izleyin anlarsınız..
avatar11
neyse efenim anlatayım ben size biraz filmi.. şimdi böyle gelecek zamanda geçiyor.. fekat güzel film… filmin sonunda da… öhüm.. işte bi adam var.. bunun ikiz kardeşi var asker bu.. ölüyo.. bu diğeri de asker.. yaşayan.. fekat sakat… tekerlekli sandelyeye mahkum.. zaten filmin ilk yarım saati adama antipati duymakla geçiyor.. kötü adam mı olum bu diye… sonra bir sevdik biz ailece..
bir sevdik.. sanki aileden biri gibiydi o an.. helal olsun dedim…
işte böyle mavi mavi insanlar var.. gezegende herşey zaten birbiriyle konuşuyor.. al ben sana enerji vereyim.. yok dur çok taze anılar var önce ben vereyim… yok kuşa bindim onu hissettim… güçlü bacaklarını kollarını hissettim felan… sonra işte bu bizim esas oğlan o kabilenin içine sızıyo.. kızın kalbini çalıyo.. değişik değişik yaratıklar var.. yeminle aklınız çıkar…
avatar22
tabi gökyüzünden gelen insanlara göre.. amerikalılar işte bunlar… adamlara ingilizce dahi öğretiyorlar… ama bunlar hala ota boka tapıyor diyo… var anasını satayım, bunlar yobazdır… ab ye de girmesinler.. dayayın faizi .. öhüm pardon saptı konu…. işte bunlar yobaz… bokuyla yiyeceği yemeği ayırt edemiyor felan… tabi bu arada bizim esas oğlan çok cengaver çıkıyo… sonra bir de bilim adamı var.. herkese gerizekalı diye hitap ediyor… e haklı da kadın onca şey yapıyor biliyor.. ölürken son osuruğunu verirken afedersin… bir örnek de buradan almak lazım ben onu mikroskopta şey ederim diyor… sonra da allahım sana geliyorum by by…
avatar33
tabi bizim esas oğlan bu kabileye diyor artık… çıkın burdan ananızı s*kçekler… adamların nükleer silahı var bilmem nesi var… allah aşkına… bunlar yok diyip gurur yapıyorlar.. tabi bir kaç bomba yiyince görüyorlar ebesinin nikahlarını ama yazık oluyor… üzülüyor insan…
bakıyorlar ok atarak, tüy üfleyerek, kuş sırtında uçarak olmuyor bu iş… gidiyor bizim esas oğlan takımı da topluyor.. bir de ağaçlara felan dua ediyo… açılın bakem… ben geliyorum diye… tabi güzel film şimdi hereyi de anlatmim… herşey bir yana… film evet gerçekten güzeldi.. ağzım açık izledim.. bir de film uzun.. iki buçuk saat.. çişimi tutarken böbreklerim iflas etti sanırım.. ama izleyin.. harika film… ama bende çok etki bıraktı mı.. evet bıraktı.. fakat bir what is the matrix kadar olamaz diyorum.. hayde bakem evinize şindi… geç oldu…
avatar44

banka soyacam…

 

hayal

evet sevgili okuyucular… işte böyle bilgisayar başında iş arıyorum hesapta.. iş mi aranır len öyle demeyin.. haklısınız.. yarın da gazetelere bakıcam… ne bulsam yapıcam herhalde… çok sıkışık bir dönemime geldim.. ev sahibide benden elektriği yatırmamı bekliyor.. tam sıvadım.. yok mu hacı borç verecek :)

bilgisayar başında piniklerken şu bir kaç günde.. gerçekten de canım sıkkın aslında.. fekat nefes aalamayacak kadar sıkkın olduğumu farkedince dedim bloguma bir şeyler yazayım… ne yapayım sevgili okuyucular… aslında bugün aklıma bir sürü ilginç fikir de geldi para kazanacak… ama cık! ı-ıh yok olmuyor.. onun için bile para lazım yav…

düşündün aklıma enterasan fikirler geldi evet… eskiden biryerlerde oturup yazları.. deniz kenarında sahilde.. milletin karikatürünü çizerdim.. iki üç bi şey atarlardı.. şimdi insanlar onu da yaptırmıyor.. pazarlık ediyor.. vay anasını diyosun… bunu bize kim öğretti.. ya da neden öğrenmek zorunda kaldık ki… e hani hayat güzeldi… ne oldu.. değilmiş len.. öyle eski türk filmlerini izliyorsun böyle insanın içi geçiyor.. yok … öyle değilmiş diyorsun.. demiyor musun… diyorsun hadi beni kandıramazsın..

kariyerde yaparım baryerde

lütfen ellerinde arama izni veya tutuklama emri olanlar bu yazıyı okumasınlar.. şayet sinirleri harap olup hıncını benden çıkarabilir…

ne yapayım şimdi.. iş de yok diye diye.. aklıma geldi böyle… filmlerde oluyor ya… banka soyayım.. aslına bakarsanız ekip arkaşları felan arıyorum.. tabi.. on kişi olcak.. ocean eleven gibi.. en sevdiğim oydu çünkü… ben corç koloni olacam.. bred pit olmak isteyen arkadaşlara duyrulur iyi kadrolar var fekat bred pit dolmak üzere haberiniz olsun… talep çok şu an…

nedendir bilinmez… banka soyasım geldi.. çünkü böyle bi havası felan oluyor… yani havası da ne ulan diyorsunuzdur şimdi… ben böyle şey diye düşünüyorum.. böyle entellektüel banka soyguncusu.. kibar olanından… hatta öyle bir film bile vardı sanırım.. bruce wills oynuyordu bundan eminim.. biri daha vardı.. sonra bi kız vardı.. sonra bu kız ikisine de aşık oluyordu.. bu ikisi de öyle sonra üçü.. abovv.. ne iğrenç filmmiş bak şimdi farkettim neyse…

 

fikrim gedi

bir yerden kuru sıkı bulsam… böyle çorap felan geçirmiycem ben yüzüme.. demode oldu onlar.. şimdi çok dehşet kar maskeleri var… yünlü.. hem yüzünüz sıcak kalıyor… hem de tanınmıyorsunuz… iyi düşünmüşler… ya da diyorum savaş boyası mı kullansam… höh artık…

evet sevgili okurlarım… desteklerinizi bekliyorum.. patpat, kuru sıkı, mermi, el bombası, don lastiği… hiç farketmez.. işe yarayacak herşeyi bana göndermenizi rica ediyorum… bunlarla bir cephane kurucam ve en yakındaki bankayı soyucam… şimdi kaçarken arba yok.. taksi tutucaz haliyle… çok yazmasın o bakımdan en yakını olsun…

varsa benle soyguna katılmak isteyen.. lütfen-lütfen… eşit şekilde paylaşırız canım.. ihtiyacımız kadar anasını satayım… kim ne diycek… ama iyi bir plan yapmamız lazım… ama yakalanırsanız gerçekten yandınız.. kimseyi tanımam ona göre…

eller yukarı

ve burdan tüm emniyet teşkilatına işlerini iyi yaptıkları için plaket,müteşekkür felan.. ( böyle yazalımda sonra problem çıkmasın )

11 Ocak 2010 Pazartesi

şuursuzum

şuursuzum galiba.. bilinçsizce yaşıyorum herhalde..

sabah uyanmak gerçekten dert olmuştu benim için.. sabahları uyanmak.. sabahlar aslında geceden kalan yorgunluğu atmak içindir.. son demleri.. fakat tam atacak gibiyken uyanırsın.. uyanmak zorundasındır.. uyanır, dişini fıralar, tuvaletini yapar, giyinir, ağzına buzdolabından iki üç şey atar basıp gidersin… hayatın en gereksiz anlarını yaşamaya.. mesela durakta otobüs beklemeye…

sabah uyanmk

mesai başlamıştır artık.. hiç sevmediğin bir şekilde.. pek de sevmediğin bir işi yaparsın.. ama mecbursundur.. bir de tembel olunca insanın özü.. gerçekten zor gelir.. maalesef tembellik de geçici değildir… bugün de bitsin dersin.. eve gideyim.. oturup dinleneyim.. şunu yapayım bunu yapayım.. sen bugün de geçsin derken.. şu gün de geçsin derken.. bir bakmışsın.. ömür bitmiş…

işte bugün de öyle başladı… sonra bitti gün ortasında.. bitmesi gerekti.. bitirdiler.. bitrdik.. bitirdim lanet olsun ki…

kalabalık bu boktan şehir

şaka gibi olan bu moral bozukluğu tesselli arama mı gerektiriyordu… kalaabalık arasında sıkıntılı bir şekilde yürüyordum.. sanmıyordum ki insanlar bu sıkıntıyı dışarıdan farketsin… negatif enerjiden nasibini alsınlar..

etrafıma bakındım… ve oraya girdim.. bir falcıya fal baktırmaya… sakın ola ki komik bir şey anlatıcam diye beklemeyin.. yok öyle bi şey.. bugün ne komiğim ne eğlenceli… bir kaç hafta da geçmez zaten bu…

kahvemi içtim zorla.. şekerli dememe rağmen zehir zıkkım gibi gelen kahvemi zorla içtim.. falcı geldi.. mırmır edindi.. yüzüme baktı… fincana baktı… anlatıp duruyordu… şu şöyle bu böyle.. aslında ben onu dinlemiyordum bile.. şimdi ne yapayım diye düşünüyordum.. bundan sonra ne yapayım.. bir silah verin anasını satayım bana.. banka soyacağım.. soyabilir miyim bilmiyorum.. muz kabuğunu bile zor soyarım ben…

sfgs

falcı hala konuşuyordu… paranın hakkını vermek istiyordu.. ki aptallık da bendeydi… niye böylesine gereksiz bir şeye paramı harcıyordum ki.. sonra durdu falcı.. ne oldu dedi… senin bugün bi şeye moralin çok bozulmuş… evet dedim… bir görüşme yapmışsın.. evet… ne oldu dedi.. boş ver dedim.. ama anladı…

işime son vermişlerdi…

benh

9 Ocak 2010 Cumartesi

uzaya çıkalım anasını satayım..

nedir bu benim çektiğim.. nedir bu bizim çocukların çektiği.. ben küçükken her çocuk gibi astronot olmak isterdim.. peki soruyorum size.. bu mümkün mü.. bu mümkün mü… bu imkanı olan bi ülkede olsan bile zor olan bu ihtimal şurda şu anda.. lütfen allasen.. lütfennn!!! kendimi yiyp bitirdim..
aya benzer yüreğiim
geçenlerde bi fıkra duydum… şimdi fıkrada bir alman bilim adamı bir japon bir ingiliz bir de ameraikalı bilim adamı bir makine yapmışlar geleceği bilen bir makine (bak biliyorsan anlatmim..) sonra son ayarları yapmışlar (tamam mı) makineye sormuşlar (taam mı) demişler ki makineye…
gelecekte dünyanın tek sahibi kim olacak.. (taam mı :D )… makine de demişki türkler… vay anasını nasıl olur felan.. demişler imkansız böyle bir şey.. bakmış makienin ayarlarına bi daha.. ayarlamışlar yeni baştan.. sormuşlar.. dünyanın gelecekteki tek hakimi kim olacak.. makine demiş türkler… allah allah… bi kaç kere ayarlama yapmışlar.. inanmak istemiyorlar değil inanmıyorlar da aynı zaman da (taam mı :D) sonunda demişler ki peki neden… makine cevap vermiş.. (bakın burası içimi acıtıyor.. böyle fıkra mı olur)… çünkü tüm ülke insanları uzaya çıkacakmış.. dünyada da tek türkler kalacağı için dünyanın hakimi de haliyle.. ühü-ühü.. fırkh!

yav kardeşim nasıl olur ya… ne nasıl olur.. biz de çıkarız uzaya.. karar verdim.. malzemeler hazır bende arkadaşlar.. yeminle çıkalım… önce aya çıkalım.. cidden bak.. bolca lastik ( gerip fırlatmak için), bir kaç patpat ve havai fişek (hitotosferi geçerken lazım olacak), tabi ki bir de fanus sağlamından..
 uzaya çıkalım anasını satayım copy
çıkıcaz uzaya.. diycem sen sen marsa… sen sen neptün. ben aya gidiyorum… uzaylıyla felan karşılaşırsanız böyle canlı cansız farketmez.. ateş yakın… ben anlarım… fazla da uzaklaşmayın… kara deliklere felan da dikkat edin.. iki kara deliğin arasında durmayın ceryan yapar romtizma olursunuz.. heyy-heyy!! açılın türkler geliyor aney!
mesela uzaylılara tanıtmak lazım herşeyimizi.. bak kardeş.. aslında ilk insanlar türkler.. valla bak.. adı da ne bil bakalım, adem.. türk ismi.. yabancılar çarptı hep bizden.. adam (edım) diye… biz sadece adam olana adam deriz mesela… tanıtırız kardeşim herşeyi anlatırız.. aslında türkler zeki adamlar.. aslında biz daha önce de çıkardık uzaya.. ama hep bizi engelledirler.. bak mesela bor minerali diye bi şey var… petrol mesela
yoğurtt dönerr
yav sevgili uzaylı kardeşim… yoğurt var.. törkiş kebap var.. yav başka ne var alla aşk ına.. hımm döner var baklava var.. hele giresundan meşhur fındık var.. tüm dünyaya lan…
türk kızları güzeldir.. evlenin işte onlarla… müslümanda olursun.. bi de sünnet ederiz seni.. tamam işte…
yav ne olcak iş de buluruz sana benim dayımfilin böğrekçi dükkanı var.. erkek adamsın haliyle taşı sıksan suyu çıkar yav.. atom saçmayı gel hele bi şey anlatıyorum…
yav olum dönüp dönüp duruyorsunuz milletin tepesinde.. milleetin karısı bacısı var.. çocuğu var.. ayıptır.. inin şunların tepesinde adam gibi iş tutun.. öğretmen bayan arkadaşım var tanıdığım temiz kızdır.. hehal süt emmiş… bacanak oluruz..
bak milleti kaçırıp deney yapıyorsunuz diye dedikodular çıkıyor televizyonda çirkin çirkin gösteriyorlar… hiç oluyor mu… hı de bakim onu bana?
öffh… s*gicem… dilinden anlamıyorum tipinden anlamıyorum… siee!!
yok kardeş boş ver vazgeçtim… gitmeyelim uzaya felan.. iyi böyle… ya da diyorum.. zaman da yolculuk edebilseydik.. bi keresinde bi film de izlemiştim…
bennn

7 Ocak 2010 Perşembe

IŞINLA benİ KAPTAN…

Işınla beni kaptan diye başlığı görünce.. ulan o “ışınla beni skat” değil miydi diyorsunuzdur.. evet öyleydi.. ama ben gerçekten de kaptan diyorum.. bildiğimiz İETT şoförü yani… hey güzel yarappim ki bize o günleri hiç göstermesin.. ışınlanma ile bir yeden diğer bir yere gitmeyi kastediyorum.. neden mi… işte şu yüzden

yıl 2050 istanbul…aynı kalabalıkla aynı yerde duran istanbul…. hala deprem olcak.. istanbul deprem bölgesi.. binalar çok gövensöz.. höbölö hübele.. ve nihayet istanbul belediyesi metrobüslerden sonra çinden ışınlanma makinesi getirtir… tabi yine herşey çinden geliyor.. amerika komple müslüman olmuş.. fransa yine ihtilal yapmış.. ve tayyip erdoğan yine başbakan..

kaptann

otobüslerin ve metrobüslerin çözemediği trafik sorunu için 12’inci köprüyüde yaptıran başbakanımız sonunda bizi aya kadar ışınlayacak bir makineyi getirtir türkiyeye… heyt be… peki gerçekten nasıl olurdu bu ışınlanma mı diyeyim.. moleküler transfer mi diyeyim ne diyeyim.. işte o şey…

kabus ötesi olurdu.. şahsen ben yine eski usüle devam ederdim… ışınlanma makineleri ardı arkasına sıra dolu… öyle bir kuyruk var… kabine giriyorsunuz akbilnizi basıyorsunuz… a tabi… kabinlerin yine numarası var… 16F… yok 122 taksim felan…yanlış binerseniz yanlış gidersiniz… akbilini basıyorsun.. hangi durakta ineceğini söylüyorsun… kabinde yoğun bir sallantı.. bu arada muavvin ile kaptan kapıyı kapatmak için uğraşıyorlar çünkü kapı bozuk…yoğun bir ışık vee.. ÇİYYUUUOOOVVV!!! geriye kalan bir toz bulutu ve biraz cızırtı sesi… hemen sıradaki lütfen.. evet apla nereye… dudullu… iyi ama ordan geçmez.. nasıl yani.. yani sen geçmezsin şimdi… ilerde 19 D ‘ ye bin…

ışınlanma aracı

baktın olmuyor özel halk ışınlanma makinelerine yürüyorsun.. daha beter… bi bakıyorsun.. ışınlanma kabinine 4-5 kişiyi aynı anda bindirip ışınlıyorlar.. abi bi saniye ben yanlış bindim galiba… kadıköy olcak benim.. artık çok geç.. kapı kapandı.. göztepeden aktarma yaparsın artık..ÇİYUUUUOOOVVV!!!

biri ışınlanıyo ve gidiyo.. ardından sıra sende… abkilini basıyorsun.. durağını söylüyorsun… yine ÇİYUUUOOOVVV!!!…durağa vardın.. kabinden çıkıyorsun…. eğer çıkmazsan üstüne birini ışınlarlar hemen… otobüslerde öyle ya.. habi abi seri olalım biraz.. peki abi seri olcam… indiğin gibi bir kalabalık… merakla gidip bakıyorsun.. ananı avradını o da ne!? senden önce ışınlanan adam yerde… gözlerini kafasına yapışmış… bacağı yer değiştirmiş… bi daha bence nah binersin.. ben de öyle…

açılın

biz insan ışınlıyoruz… biz insan taşıyoruzun yeni versiyonu… tabi şimdi oraya buraya ışın saçmakta ne kadar sağlıklı olacak… çevre örgütlerinin şimdiden kendilerini o ışınlanma makinelerine zincirlediklerini felan görebiliyorum.. “kediler üreyemiyor.. köpekler türeyemiyor… buzullar eridi allah belanızı versin… “III-ŞIN…LANIP DURMAA.. HAYDİ SENDE.. TOPUKLA”… allah cezamı vercek..

6 Ocak 2010 Çarşamba

KLASİK MÜZİK DİNLEYEN BAKKAL AMCA

Nedir bu hayat ya da ne değildir diye sorsalar hiç bir şey diyemeyiz.. hepimiz yaralı bir kuşuz… sonra da.. yuvayı da dişi kuş yapar.. neyse tutmadı dramatik başlayayım dedim olmadı sevgili okurlar… delicesine mailler alıyorum kendimden.. bu blog neden boş diye.. bunu kendime yapıyorum ki… biraz daha yırtım kendimi.. bu görevi benim üstlenmemin sebebi de… çok yalnızım ondan galiba… şaka be şaka.. misafirim eksik olmuyor

 

sigaraya zam geldikten sonra gerçekten bir iki saat o şoktan çıkamadım.. aldığım sigara 6 ları bulunca… lan dedim.. bi saniye.. what is the matrix anasını satayım.. anasını neden satayım.. alsın gitsin zammmı yapan kimse… gerçi şu konuda sizi bilinçlendireyim.. sigaraya zam gelmedi vergiye  zam geldi.. en kaliteli sigaranın fiyatı en fazla 3 liraya felan yemin ederim falan hoooppp taam..

 

şaşırdıö

evet sevgili okurlar.. sigara almak için bakkala gittim.. bakkal dediğin nedir ki diyip geçme.. herkesin inanıyorum ki bir bakkal macerası vardır… çünkü bizler… çünkü bizler bakkallarla büyüyen son nesiliz sanırım sevgili okurlar… bakkaldan misket alıp oynadığımı hatırlıyorum… bakkallarda neler neler satılırdı… balık kraker satılırdı.. balon satılırdı… küçük böyle renkli renkli kolonyalar satılırdı.. transformersın maket oyuncakları satılırdı… vay anasını satayım.. futbol kartları satılırdı.. başka ne satılırdı.. hele şeyi unutmam.. kolonya doldurmak için o kocaman pompası olan şişe varya… tütününden limonuna…

aha bu

alt tarafı bir hikaye yazcaz bi şeyler yazcaz.. amma da dramatize ettik di mi..neyse efenim gittim bakkala.. üleeeeennn!!! bi şey olmadı tabi.. aslında her şey gayet normal… içeri girmeden önce kapı açık odluğu için birinin klasik müzik açtığını duydum ve anladım.. vay be anasını satayım dedim fikirtepe de varmıdır ki bunu dinleyen.. şimdi tabi böyle şey yapıyormuşum gibi düşünmeyin.. aslında fikirtepe gayet elit bir yaşam alanıdır.. hele mandıra mıdır mandra mıdır nedir  işte o cadde alabildiğince uzun…. sonra böyle renkli felan.. hep pideci var.. işte tekstil… bi de tekel başka da bi b*k yok.. elit yer yani.. yani bu dediklerimi ancak elit yer… hehe.. öhüm

 bakkal amca 2

içeri gircem bakkaldan ama.. bakkalın yüz ifadesini dışardan görüyorum… sanki 15 ay askerlikten sonra ilk kez sevişmişçesine mutlu ve huzurluydu.. içeri girdim anlam veremedim.. içerde bi kaç tane daha müşteri var.. en az benim kadar şaşkınlar.. müzik içerden geliyor.. bakkalın premier cd çalarından… hoparlöre bağlamış.. dinliyor, dinletiyor…. karının biri avaz avaz bağırp güzel güzel şarkı söylüyor.. keman felan… piyano… neyin konçertosu diyesim geldi bakkala… belki de dedim içimden.. sigaraya gelen zammı kutluyordu kendince… vay anasını sayın okuyucular.. yine saçmalamışım bir sayfa…

penn

3 Ocak 2010 Pazar

MAYALAR VE KIYAMET

Evet sevgili okular… bugün de sizinle güzel bir yazıyla buluşmak için buradayım.. çok araştırdım çünkü merak ettim ve sonunda da gerçeği öğrendim.. mayalar ve kıyamet..

sevgili okurlar mayalar M.S. 300’ lü yıllarda yaşamış garip hünkarca yaşayan bir uygarlıktı… bu uygarlık burçlara inanır ve gazetenin astroloji bölümünü okumadan asla tarlaya çalışmaya gitmezdi… yağmur ormanlarının orada gizlice yaşayan bu uygarlık sanki biri onlardan haberdar olmuşçasına ansızın kayboldu…

mayalar

daha çok göle maya çalmakla tanınan bu uygarlık asla kimse tarafından bilinmiyordu.. ama adlarını da zaten böyle aldılar.. gizli uygarlık mayalar… delicesine her yanı mayalayan bu uygarlık yıldızlara kadar uzandı ve astroloji ile uğraşmaya başladı.. öyle ki bu uygarlıkta en küçüğünden en büyüğüne kadar herkese rahatça horoskopunuzu çıkarttırıp yükselen burcunuzu uyumlu burcunuzu öğrenebilirdiniz..

peki neydi bunların amacı.. ne ayaktı bu mayalar… mayalar aslında devamlı birbirlerini katletip.. olimpiyatlar düzenleyip sonra birbirlerini katledip.. arada tanrıları mu’ ya kurbanlar verip kan gölüne sebep olup ona da maya çalmayı deneyecek kadar sapık oldukları falan filan.. sanırım nasreddin hoca da mayalardandı.. evet sevgili okuyucular…. ilk kovboylardan, ilk kızılderililerden, ilk amerikalılardan, ilk afrikalılardan sonra ilk mayalarda aslında türktü…

mayalar bir takvim yaptılar.. baktılar ki günleri şaşırdılar.. o kadar dediler astrolojiyle uğraşıyoruz… bize bir takvim lazım bu böyle olmaz diye oturup bir takvim yaptılar.. bu takvimde 12 ay vardı… bir ay da 4 hafta… ve haftanın altı günü de tatildi… mayalar işlerini biliyordu… boş zamanlarında piramit yapmalar şifreler oluşturmalar gibi angarya işlerle uğraşan mayalar çocuklarının kafalarını uzadı uzadıya büyütmek için bağlayıp tanrılarına ibadet ediyordu… i phonenin icadından sonra kıyamet kopacak

mayalar gizlenmek için o kadar uğraşmalarına rağmen artık bu zamanda tüm insanların onlardan bahsetmelerinin onların bi haltı beceremediği manasına gelebilir.. ama mayalar bir çok kehanette bulunmuş ve bunların hepsi çıkmıştı sevgili okurlar…

bunlar nelerdi şöye bi görelim göreceksiniz ki sizin de dudaklarını uçuklayacak geceleri yalnız yatamayacak hale geleceksiniz… işte o kehanetlerden bazıları…

1-) fransız ihtilali..

2-) kızıl rusya..

3-) micheal jackson’ın ay yürüyüşü ( moon walker )

4-) soğuk çayın icadı…

5-) i phone’nin icadı

6-) vista niye bu kadar kötü

7-) micheal jackson sübyancı mı

8-) 2010 kova burcu yılı olacak herkes bi şeyler icat etçek…

9-) micheal jackson ölümü

10-) behlül saçını kestirecek… kısa kesçek yani

11-) ha bu arada mustafa topaloğlu’ nun dünyayı sallayan obama şarkısı

peki bu kadar mıydı bu mayaların kehanetleri.. asıl ve en çok insanları ilgilendiren dilinden düşmeyen “HEPİMİZ ÖLECEEĞĞĞĞZZ!!!” gibi panik yaşamamıza sebep olan o kehanet… 22 (sapma ihtimaliyle 21 de olabilir ) aralık 2012 dünyanın değişimi..

tabi şimdi insanlar o tarihi dünya yok alcak efenim.. işte deprem olcak.. dağlar patlıycak, yok ben ordan arsa aldıydım o zaman satiyim felan… yok öyle bi şey.. durun.. arsanızı alın… kıyametten sonra o acaip değerlenecek ve bu arada altına yatırım yapın kazançlı çıkarsınız 2013 ü rahat geçirirsiniz..

mayalara göre 2012 den sonra büyük bi tufan olcak ve insanlık değişime uğrayacak… insanlığın uyanışı altın çağ olarak da adlandırılan bu 2012 kehaneti mayaların acaba hani ulan zaten herkes yok olacak neyse böyle bilmesinlerde yaşama sevincini kaybetmesinler diye mi uydurduklarını düşünmeme sebep oluyor bazen… peki ne olacak.. işte onlar..

1-) insanlar aydınlığa erişecek…

2-) yolda yürürken kimse karıya kıza laf atanlara artık rastlamayacak…

3-) behlül ve kenan imirzalıoğlu gibi çok yakışıklı herifler artık öyle al benisi olmayanların havasını söndüremeyecek.. albenisi olmayanlarında kendine fena halde güveni gelcek kadına doyacak…

4-) micheal jackson ölecek ( o ölmemiş miydi len)

5-) i phone yeniden icat edilecek…

6-) behlülün saçları dökülecek kafayı sıfıra vuracak… nihal bile postayı koyacak

7-) çaylar ısıtılacak

8-) atın yerine eşşek bağlanacak çiftliğin hanımı milletin efendisi olacak..

9-) windows maya 12 sürümünü yayınlayacak…

evet sevgili okurlar beni okuduğunuz için teşekkür ederim… HEPİMİZ ÖLECEĞĞÜÜÜÖÖEE!!! NIHAHAHA!!!! öhüm..

not: bu arada ikinci resimde taş tablet çizeceğime kağıt çizmişim hey allam..

2 Ocak 2010 Cumartesi

ZALİMİN ZULMÜ VARSA MİZAHÇININ BLOGU VAR…

sevigli ama çok sevgili okurlar... aslında biliyom.. pek öyle kimse okumuyor beni... neyse.. ben şimdi o moda girdim öyle devam...


benz

sevgili ama çok sevgili okurlar...beni beklediniz bunca zamandır... (sigaramın dumanı gözümü yakar... azcık yaşarır...) ben de bunca zaman sonunda .. aslında sonunda demeyeyim.. bunca zamandan sonra bir sürü şey biriktirdim ve öyle geri geldim... ( sevgilim şu an horluyor... müzik açıyorum konstrasyon haliyle... ) ne güzel hayat mayat derken... bu kalabalık şehirde bir çok şeyle karşılaştım... sabah oldu uyandım.. işe çıktım.. gezdim, gördüm... ( google'da sadece "..." üç nokta yazıp arasanız kesin ben çıkarım şuna bak.. ) akşam eve geldim aynaya baktım kendimi gördüm.. işte o zaman anladım.. insan yine kendine kalıyor.. tilki de olsanız kürkçü dükkanı size ait sevgili okurlar... ( müziğin sesini açıyorum fazla gürültülü oldu aşkımın horultusu.. ) ama insan isterse yapıyor işte... ( inanır mısınız aslında çok önemli bi konuya bağlıycaktım ama unuttum.. neyse böyle kalsın ) aynen öyle...


neyse boş verin ya ben şimdi size aslında başka bi şeyden bahsetçektim... şöyle anlatayım... ben nihayetinde bundan bir ay önce yeni bir eve taşındım.. ve eski sahibim tabi ki eskimiş oldu ( o ne lan ...) yani bu ilişki dedim nereye kadar hasancım.. di mi.. ben hep 500 lira kira veriyorum.. sen de bana mısın demiyorsun.. ne zaman bu evi üstüme yapçan... dedim ve eşyaları sırtlandığım gibi.. ( kamyonla iki tur.. ) geldim istanbulun başka bir yerine..


işte her şey bundan sonra başladı sevgili okurlar... eski ev sahibim.. peşimi bırakmıyor.... sanırım bunun sebebinin ödenmemiş elektrik faturası olduğunu söylemem gerek.. ( bi tane de su faturası var tabi... ) ama bıraktığım depozito sanırım yetmedi... evi de boyayacaklar o parayla... ( ev ben girdiğim de boyalı değildi.. ben çıkarken boyayacakmışım.. ulen var ya ..#*&%!!!! ) neyse sırf bu yüzden bir tehditler bir tehditler... felanca şu varmışta o bulurmuş bak bizi... yok mahkemelerde süründürürmüş.. çok inat ettiydim.. neyse halledeceğim...

bbbbb

sevgili ex ev sahibim.. halletçez yav... dur hele... şimdi yeni seneye.. yani 2010 gireli... mükemmel oldu yani.. gerçekten böyle bir şey oldu tam gece on iki de bana.. onu hissetim böyle bi değişim.. böyle bir şey böyle oturduğum yerden.. yok be.. ne değişimi ışığı... hiç bi *ok değişmedi... aynı devam... neymiş efendim bu sene senin olcak bak işte mükemmel... paralı yaşıycan... şey olcak mesela bol karı kız olcakmış.. para olayı beni sinir ediyo.. he sene aynı *ok... yüne dünyanın %97 fakir.. ama işte bak öyle inanırsan... eggghhh!!! s*tir git be yav... hiç bi şey olmaz... ama değiştireceğim ben her şeyi... mükkemmel bir yazıyla geliyorum... bekleyin...

benzer yazılar

Related Posts with Thumbnails