24 Şubat 2007 Cumartesi

BEN KİŞİSİ

(başka resim yok gibi hep bunu koyuyorum.. )
her ne kadar dolu dolu okuyucularım olmasa da kendimi anlatıyorum şimidi...
ben deniz 19/12/1983 doğumlu bir erkek kişisiyim..
nüfusum da bu 01/01/1984 gözüküyor...
efendim YAY burcuyum.. yaklaşık 1.80/1.82 boylarında... hafif buğday tenli.. ( beyaza yakın gibi bi şey ) şu aralar 65 kilo ( çok sayıfım di mi.. beslemiyorlar beni.. ) özelliklerine sahip bir kişiyim..

burç murç bunlar bahane .. ben nasıl biriyim..



BENDEN NASILLAR:

ben biraz zor beğenen biriyimdir.. hiç bir şeyi öyle kolay beğenmiyorum... maymun iştahlı deselerde onun adı aslında kararsızlık.. beni kimse pek tanıyamıyor.. bu hep böyledir.. size onlarca kişi getirsem.. size beni faklı anlatır..

zor beğenen ve zor bağlanan biriyimdir.. bağlanmayı hiç sevmem.. bağlandım mı da.. sessizliğie gömülürüm... bir kızı sevdiysem eğer.. ona layık olmaya çalışır ve hep kendimi eksik hissederim.. kendimi pek beğenmiyorum nedense... eğer o kız bana tekmeyi basmışsa.. vay halime.. bir panik başlar ben de.. şimdi ne halt yiyeceğim diye... bağlanmışsam.. böyle olurum işte...

çok kolay kırılan biriyimdir.. hem de felaket.. bunu engelleyemiyorum.. sevmiyorum bu yönümü.. çok alınganım.. ama ben duygularımı genellikle dışarı vurmamaya çalışırım.. kendimi açık etmeyi istemezsem bunu anlayamazsınız... saklarım.. ya da anında kaçar giderim ordan o zaman anlaşılır ama nedenini bilmezler ya da anlam veremezler...

ben dürüst bir insanım.. neden böyle diyorum.. yani neden böyle diyorum derken kendime dürüst dememin sebebi nedir?.. çünkü dürüstüm gerçekten de... hayatım da hiç sevmediğim şey.. birinin bana doğru davranmaması.. ikincisi ise yalan.. kesinlikle nefret ederim.. ve insanların bana nasıl davranmasını istiyorsam onlara öyle davranırım.. her ne kadar bu görüşler öznel sözler olsa da bunu benden başka kimse de anlatamaz...

dostum yoktur pek.. bir kere dost edindim.. ağzım yandı... arkadaşlıklardan hazetmiyorum pek... kendi yalnız başıma yaşamayı seviyorum... eğer bir sevgilim varsa ondan başka kimseyi görmek istemem.. gerek yoktur başka bir varlığa...

fiziksel özelliklerim şöyle devam ediyor.. aslında biraz minyon tipliyim.. hemen hemen... ellerim felan çok güzeldir.. çok severler ellerimi.. bazen ödünç bile alırlar..
" abi bu akşam piyano çalcam bi ödünç versenn."
" iyi ama akşama getir.. yufka açıcam daha.."
yfka dedim de.. yemek yapmayı beceremem.. hatta kendime bakamam bile.. acizlik felan değil.. bilmiyorum .. beceremiyorum.. illa birileri beni toplayacak.. ilgi mi istiyorum ne... zaten fazla çocuksu derdi psikologum.. ben de itiraz ederdim.. itiraz ediyorsun.. edersen kendini tanıyamazsın derdi.. aha da itiraf işte.. çocuksuyum.. full kid!! ne demekse :D

felaket pasaklı olduğum gerçeğini anlatmayacağım... sıradaki başlığa geçiyorum...



BENDEN HAYALLER:

aslında benim küçükken bi sürü hayalim vardı... ama artık yok.. diyceksiniz ki nası yani.. ne güzel işte.. gerçekleştiği felan yok.. sadece gerçekleşmediği için.. hayal zaten benim işimdir... ben çizim yaparım.. yazarım.. bunları severim.. ve bunları yaparken hayal fabrikasını çalıştırırım... bu fabrikada küçük kırmızı kanatlı fareler çalışır.. patronu da mavi pembe tonlarında kocaman kulakları olan bir tavşandır.. yani ben deniz.. :)

BENDEN VAZGEÇİLMEZLER:

siyah severim.. kesinlikle siyah severim.. siyahtan başka rengi de biraz zor beğenirim.. yani açık renklerin hepsi bir araya gelmeyecek.. yoksa kıl olurum kendime...

yanımda kalem taşırım.. bir tane kalem olmalı... ya aklıma bi şey gelirse diye.. tabi kağıt taşımam.. ona dayanamam.. kırışınca uyuz olurum.. elime yazıp çizerim.. :D

salçalı yumurta hastasıyım.. yumurtayı bi kere ben hayatta sade yiyemem.. dayanamam.. deli olurum.. eksik kalır.. salçalı yumurtaya bi de ben nane katarım öff süper olur...

tatlı yersem o tatlının çilekli olması lazım.. yani belki yerim.. ama çilekli tatlı kadar hayatta zevk almam.. mayhoş şeyleri daha çok severim.. çilekde pek tatlı olmamalı.. olsun ama hafiften de mayhoşluk lazım.. limon yerim yav gecenin bi yarısı.. deli miyim acaba.. belki de.. :)

gömlek giymezsem.. o gün kendimi garip ve sinirli hissederim.. eğer üstüme tam oturmuyorsa mesela.. ( zaten zayıfım ) onu böyle şekle sokacam diye geberirim.. kendimi beğenmediğim için pek.. öyle hiç olmazsa en iyi hali olsun derim herşeyin..

kola hastasyım. .deli olurcasına.. acaib seviyorum koalyı.. içmezsem o gün.. çok mutsuz ve keyifsiz olurum.. bi de sigara içerim maalesef.. bırakmaya çalıştım olmadı.. birinin yardımına ihtiyacım var galiba... sigara içerken kesin yanında bi şey içerim.. kesin bi sıvıyı tüketmeliyim su hariç.. çayı da pek sevmem yoksa içecek bi şey mecburiyetten...



BENDEN DÜŞÜNSEL HAREKETLER:

ben bi kere hayatta dışarı çıkmayan bi insanım.. ölürken cesedimi bir tur attırırlar artık sahilde... ama sevmiyorum dışarı çıkmasını çıakrsam da gece..

dikkat ederim insanlarla olan ilişkilerime.. yani konuşurken bunu farkına varamazsınız zaten.. hatta bakarsınız ki boş bakıyorum.. ama o an kafamda karşımdakini tartacak şeyler düşünürüm... bir insana baktığım zaman.. ses tonunu duyduğum zaman onun hakkında hemen bir fikirde bulunurum.. bu elimde değil.. bir insanı sevdiysem.. onu çok kolay affederim ben... ama sevemediysem.. asla sevemeyebilirim...

her hareketimi nerdeyse düşünürüm.. ayağımı kapıdan dışarı çıkarırken.. birinin gözlerine bakarken.. ses tonum nası olur.. nasıl durim.. diye manyakça di mi.. evet... bu arada onun tepkilerini ölçerim.. böylece ona nasıl davranmam gerektiğini anlarım.. gün içinde benim konuşmalarımın değiştiğine şahit olur insanlar... şaka olsun diye " o sabah ki kimdi öyle " derler.. demezlerse olmaz çünkü :D .. değişrim devamlı.. kendi ruhuma ayak uydururum bedenimi.. kafama eğer bi şey estiyse yaparım... yapmak isterim.. yapamazsam mutsuz olurum.. engellenirsem gizli yaparım.. yakalanırsam haklı olduğumu kanıtlamaya çalışırım.. ben her zaman haklı olmalıyım.. eğer bunu yapamazsam o zaman bambaşka bir ferhat olurum... sadece o kişiye.. çünkü haklı çıkmadıysam haksızımdır.. ve haksızsam o kişi haklı demektir.. eğer o kişi haklıysa ona itibar ederim.. zaten ben asla haksızsam susmam... sinir olurum..

BENDEN GELECEĞE DAİR BEKLENTİLER:

gerleceğe dair çok şey bekliyorum..

mesela insanların dürüst olmasını çok ama çok isterdim.. çünkü onlar dürüst olmayınca.. etrafta salalk aptall insanlar dolaşınca kendimi yalnız ve gergin hissediyorum...

kendi geleceğimle ilgili şöyle şeyler beklerim.. umarım bir gün kendi çizgiromanımı yapabilirim.. aslında sayısaldan bi altı çıksa fena olmaz.. anladım ki bu türkiye de çalışılmıyor.. hayattan bu yüzden nefret ediyorum.. bu hayatı yaşamaya geldim.. almaya değil... ve biz insanlar sevmediğimiz işlerde çalışırız.. sevmediğimiz şeylere tahammül ederiz... ve aklımızdakileri terketmek zorunda kalırız.. eğer bir daha sevmeyeceksem güzel zengin bi bayanla izdivaç edeceğim.. ve planlarımın peşine koşacağım.. evet itiraf edim.. kısa yoldan kazanmam gerekiyor parayı... çünkü herkes kısayoldan kazanıyor.. diğer arta kalanlar sürünüyor ve o insanlar siliniyor.. buna gönlüm dayanmıyor. bende öyle olacaksam yaşamamın anlamı yok...

aslında benim gerçekten de tek istediğim şey hayattan.. şöyle bir geniş oda.. içinde bol kalemler boyalar.. çizgiroamnlar.. ve bir bilgisayar.. başka da hiç bir şey istemiyorum... yaratım sürecine girmek istiyorum.. belki gülüyorsunuz.. ama bilemezsiniz.. belki de bu ters duran dünyayı düzeltecek kişi benim...



BENDEN GARİPLİKLER:

ben çok acaib rüyalar görürüm.. dersiniz ki şimdi bende öyle .. ama ben her zaman garip rüyalar görürüm.. çok ve çok garip.. film gibi.. senaryo yazarım sanki uykumda da onu izlerim...

çizim yaparken kalemimin kağıtta iyi iz bırakmasını isterim.. hiç bir kalemi beğenmem... sanırım bu yeryüzünde tam elime göre.. bana göre icad edilmiş bir kalem yok.. denedim çoğu kalemi... şimdi reklam yapmayalım... :)

yemeklerde sadece ama sadece su içerim.. gerisinde dedim ya kola/ kahve...

yolda giderken kimsenin yüzüne bakmam.. hayatta hem de.. sevmem.. bana bakılamsından rahatsız olduğum için önlem olsun diye bakmam.. eğer bi gözlüğüm varsa acaib rahat ederim.. o zaman yere bakıp adımlarımı saymam... gözlük çok iyidir..

gündüzleri uyur geceleri gezerim.. kalkarım yemek yerim.. ciddiyim.. mesela şimdi saat 09:04 .. ve saat on gibi uyuycam.. bunu kaç defasında düzeltmeye çalıştım ama beceremedim.. olmuyor.. bir türlü beceremiyorum.. yaklaşık 3/4 senedir böyleyim..

psikolglar dışında pek doktara gitmedim.. çünkü ben hasta olmam.. hasta olursam da ilaç kullanmam.. gerçeklik derecesinde hasta olmam pek.. ama olursam azcık dinlenmeyle bunu atlatırım .. çabuk olur.. zate hasta olduğuma da inanmam..

BENDEN FELSEFELİKLER:

benim bir sürü fikrim var aynı herkes gibi.. ama acaba diyorum benim gibi tıpatp düşünenler de varmıdır.. ya da fikirlerim onlar için anlam ifade eder mi...

tanrıyla olan fikirlerimi anlatmak yerine bunu bir kitap haline getirmeyi düşünüyorum.. ne osla fikir özgürlüğü diye bi şey varmış.. bakalım bize de vuracak mı. düşünce özgürlüğü demek hımm...

kalkıştığım bir işin her zaman en kötü ihtimalini düşünürüm.. böylece kedimi mutsuz etmem ve önlemimi alırım.. eğer sonuç farklı yani iyi olursa.. bu sefer çok sevinirim.. umud etmeyi sevmem.. sevince kırılıyorsun...



BENDEN İTİRAFLAR:

aslında burda hiç cinsel minasebetim oldu mu olduysa kaç kere oldu diye yazabilirim.. ama yazmıycam.. bakış açıları direk değişir.. insanlar akıllarından saçma şeyler geçirir.. anlayamazlar.. o yüzden geçiyorum

küçükken.. kendimi ben tavşan sanardım.. evet.. gerçekten de tavşan sanıyordum kendimi.. bu çok salakça şimdi böyle diyince bana da öyle geliyor.. ama tavşan sanıyordum işte... ne aptalca di mi.. gerçeği öğrendiğim de babamın bi lafında " sen de insansın oğlum, istersin tabi .." gibi bi şey demişti.. yüzümün fırıl fırıl yandığını hissediyorum.. fırıl fırıl uymadı evet...

annemden nefret ediyorum... kısa oldu öz oldu... :)

insanlara güvenemiyorum.. hele ki hayatımı an ve an katedişimde yaşadığım bu olaylar beni daha da bu fikre inançlı hale getirdi...

.............................................................
ferhat vural sezgin'i anlattım.. o kim mi ki.. ben.. daha anlatırım da sığmaz :)


bana göre blogcu...

blog da blog .. baba nedir bu blog diyenler var hala..

blog nedir diyenlerin google arama motoruna "blog nedir?" diye yazmalarını rica edeceğim.. çünkü bir çok sefer çok güzel anlatılmış.. aynı şeyi burda tekrarlamanın ve trafiği aksatmanın bir manası yok...

nasıl blogcu olunur.. aslında blogcu olmak.. artık şey gibi oldu.. herkes ben sanatçıyım der çıkar ya.. bu sefer deriz ki hangisi gerçek sanatçı... blogcularda öyle oldu.. ben belki iyi bir blogcu olmayabilirim.. ( ama öyle sanmak istiyorum :D )... ama bir blogcu nasıl olunur kestirebiliyorum..

bi kere bir blogcu kendi yazılarını yazabilmeli.. bunu zaten biliyoruz.. bunu herkes yapıyor öyle mi dersiniz.. aslında değil.. tam olarak değil yani... ordan burdan güzel yazılar, konular görüp vaaooww süper.. diyip.. kendi blogunda alıp tıpatıp nerdeyse yayınlayıp.. google de listelenip egosunu tatmin etmek isteyen blogcular var... o kadar çocukça ki.. sanki interneti fethedecek sanıyor herhalde... aynı yazıdan birden fazla blogda görüp.. ee hangisinin yazısı sahibi kim bunun diyorsunuz...

blog tatmin işidir... ama öyle değil.. blog birazcık dürüst olma işidir.. yani bir kişinin bloguna baktığınız zaman.. onu görürsünüz.. çünkü blogun heryerine imza atar blogcu.. aynı gerçek hayattaki gibi.. girip odasına baktığınızda az da olsa onu tanırsınız.. blogcunun seçtiği kelimeler çok önemlidir.. ben mesela biraz.. rahat davranıyorum nedense bu konuda.. hani rahatsızlık veriyorsam ne mutlu.. ( aa ne diyom ben :D ).. üzgünüm.. gerçekten şaka bi yana rahatsızlık vermiyorumdur umarım..

bir okuyucu bir blogcudan ne bekler... bloglayan kişi ne ile ilgileniyorsda zaten onu ayırır sayfalar dolusu.. ben kafama göre.. canım ne çekerse..o yüzden karmaşıktır.. ve kategorilendirme saolsun.. birazcık toparlanıyor gibi bi şey... ama her telden çalmak diye bi şey vardır bi de.. yok mu öyle bloglar.. var işte... neydüğü belirsiz bloglar da var....

bir blogcu yazısını yayınladığı zaman o yazının arkasında durmalıdır.. söylediği herşeyin arkasında durmalı.. cevap vermeli... gerekirse laf da yetiştirmelidir ( uygunsuz yorumlar için geçerli ) .. ayrıca bir blogcu okuyucuyu sıkmamalıdır.. nasıl yani.. ben sıkıyor muyum sıkmıyor muyum bunu bilmiyorum.. ama sıkanlar da vardır elbet... bu da biraz yetenek işi sanırım.. herkes yazar olabilseydi aynı zamanda bir okur da olabilirdi.. sanırım.. ve sanırım dünya da aydın bir dünya olurdu...

bir blogcu blog yapmaya çalışmalı.. bloglamak için uğraşmalı.. site yapmaya çalışan.. blogunu site gibi göstermeye çalışan bloglara gülüp geçiyor ve hemen diğer bağlantıyı tıklıyorum... ben blog görmek istiyorsam onu görmeliyim.. site görmek isteseydim siteleri tıklardım.. aradaki farkı bilecek kadar zekiyim.... zekiyiz...

peki blogcu okey.. tamam da.. bir blogcu nasıl bir blog servisini tercih eder.. bir blogcunun tercih etmesi gereken blog servisi nedir... tabi ki bu sorunun cevabı kişiselleştirmeden geçer...

bloglamak kişisel bir şeydir.. toplum hayrına yapılmadığını biliyoruz.. elbet öyle de yapılabilir.. ama blog kişiye ait bir şeydir... onu tutupta.. bir şekle sokmak kadar saçma bi şey olamaz..

örneğin...

msn programları... yauuhhhuu.. ne anladım ben bundan.. hani sen ?... bu blog değil ki.. demek ki bizler blogu.. bir kaç mb lik alan olarak görüp yazıp üye okuyucu çekebileceğimiz.. ve koyduğumuz göz zevkini bozan ordan burdan sarkan reklamlarla gelir elde edebileceğimiz bir yer sanıyoruz... blogda.. dünya görüşünü söylersin.. dersin ki tüm insanlar kırmızıdır.. bunu sence veya bence olduğu apaçık ortadadır.. ama msn dersen.. bu bir fikir değil.. bu yazarlık değil.. sen zaten bu msn zımbırtısını vermesende ben onu orjinal yerinden indireceğim versen de... senin bana bi hayrın yok... boş iş... bana bilmediğim bir şey söyleyin.. blogcular bildiklerini bilmeyenlere söyleyenlerdir aynı zaman da...

neyse.. şimdi geldi sıra blog servis olayına.. demin diyecektim.. dellendim.. ( ne biçim kelimeyse... dellenmek :D ) ... en iyi blog servisi.. en çok kişiselleştirilenidir... ben bu yüzden blogger'ı tercih ediyorum... istediğim haltı nerdeyse yiyorum... kafama göre takılırken eğleniyorum.. sıkılmıyorum.. yav şu da olsa bu da osla dediklerim de var.. ama blogger google güvencesinde ... ya da ben öyle sanıyorum...

bir sürü blog servisi var.. türkçe blog servisleri arasında en sevdiğim ve zaten en bilindik blogcu.com dur... ama benim orda eksik bulduğum şeyler var elbet.. ama illaki değişir.. bilemiyorum.. türksün o halde türkçe blog kullan diyenler mi var sanki ne ?... sanki blog türk icadı.. sanki internet türk icadı diyip geçiyorum...

bu aralar gene ilk başta etkilenip sonunda istemediğimi bi sonuca vardığım desenblog var.. flash blog.. okuduğum bir yazıya göre de ( bağlantı verecektim ama tekrar bulamadım üzgünüm... ) ilk türkçe flash blog...

bakın bir blogcu her zaman blogunun görünümüne bakar.. çünkü buraası sanal alem.. burası görsellik ve duyumsallık... dokunamazsın.. dokunabilseydin blogumun yüzeyini pürüzlü mü yapsam derdin.. koklayabilseydin lavanta daha iyi derdin.. aynı üstüne sıktığın parfüm gibi.. ama unutmayın.. bir insan ilk önce dış görünüşüyle değerlendirilir.. bi adam da ben ceket kravat görürsem ona bakarım.. bu adam ne ayak diye.... serseri gibi giyinmişse bu adam ne ayak lan derim bu sefer... ön yargı değil bu.. insan kendisini belli eder.. dışa bir şekilde vurur ya da görünmeye çalışır... nasıl görünmeye çalıştığı da önemlidir blogun.. karanlık.. hımm mesela benimki... aradığını bulamayıp artık siyahta karar kılan kişi... renkli.. karmaşıklıktan hoşlanan.. ya da karmaşıklık olarak görmeyip de canlı bulan... şurdan burdan resimli... müzikli.. kendini dinletmek isteyen paylaşmak isteyen.. ya da ben bunu dinlerim naber diyen...

bana göre blogcu böyle bi şeydir.. sizce nedir gerçekten merak ediyorum.. en iyi blog servisi nedir ? ve nedir blogcu denen kişi sizce?...

23 Şubat 2007 Cuma

yaşlı ve zengin bir kadını kandırıp dünyayı ele geçireceğim...

evet diyceksiniz ki bu nedir yav.. ne diyo bu adam... diyim onu şimdi... ama kızmak bozarmak.. bana ızdırap olmak yasak... şimdi aslında bu yazıya ben resim de koycaktım.. fekat "yaşlı ve zengin kadın resmi " yazınca çok acaib bir durumla karşılaştım.. google bana ilginç şeyler sundu.. ve bende sitelere her ne kadar bakmak istemesemde.. şöyle komik bi resim aradım.. fekat bulduklarım... pek de komik değildi.. aslında komikti.. neyse devam ediyorum... şimidik efenim nerden esti bu benim aklıma di mi.. neden böyle bi şey dedim..

ben bu dünyayı size dar etçem.. valla bak.. özellikle.. siz derken güzel... çıtır.. sevecen..şekerimsi kızları kastediyorum.. neden mi?.. bitirdiniz siz beni.. birinize aşık olduydum.. o da benle alay etti.. çok kırıldım.. fekat anladım ki işi kırgınca değil de kendi yöntemlerimle halletmem lazım.. bunun için napçam...

ilk önce zengin ve yaşlı bir kadın seçiyoruz ( siz benden önce yapabilirsiniz.. ) ( yaparsanız tabi.. ) .. yalnız kadıncağız kalpten gidecek bi şey olmamalı... zengin tamam.. para lazım olcak.. o bakımdan.. o kadar parayı biriktiremezsiniz siz.. mümkünse zengin olcak... kadıncağız.. ( yav kadınbcağız demeyelim.. ) kadınımızın yaşları en fazla 50 olsun.. şimdi 50 li yaşlarda olaanlar " WOAAAOOWW...!!! BANA YAŞLI MI DİYO BU " der felan.. evet yaşlı hehe :D.. evet devam ediyorum...

diyelimki kadıncağızı kestirdik gözümüze... lütfen dul olsun.. bekarsa eğer o kişi zaten kaçın... vardır bi şey... ilk önce işe onu tanımakla başlayacağız.. nasıl yani.. şöyle ki.. tüpçü, estetikçi ( o ne yav ), kuaför kılıklarına girerek bir tür şekil değiştirip yakınlaşma durumunda bulunucaz.. böyle bulununca biz elbet bi kaç şey öğreneceğiz.. mesela bu kadıncağız nerelerde takılır felan...

bakınız.. kendinize eğer güvenininz yoksa baştan vazgeçelim.. iyi peki... şimidi... nabıyoz biz... yakınlaşmalarda bulunduğumuz anların analizini çıkarıyoruz.. hımm.. klasik takılıyor... sarışın erkekleri kesiyor... gençleri seviyor mu.. yoksa olgun takılanları mı tercih ediyor.. bi de o var.. her neyse.. diyelimki kadını yakaladık.. bulduk.. dialog nedir.. ?
örnek 1;
_merhaba hanfendi... ta şurdaki masadan güzelliğiniz göz kamaştırıyor...
_saolun ( der... bakın saolun diyince nası bi gülüş atacak.. kadın hasret kalmıştır ya da tırsmıştır.. ikisinden biri... bu yazımı protesto eden olur mu acaba yav neyse )
_benimle bir içki içer misiniz...
_hayır teşekkür ederim...

böyle bir cevap verirse... uzayın.. gidin yaşıtınız bir kızla fingirdeşin... evet dünyayı ele geçirmek istiyorsak.. bu planı harfi harfine uygulayın... kızla yakın temaslarda bulunup özellikle teomanın şarkılarında göz göze dans edin.. ama arada bir " hıhh!! sen kaybettin " edasıyla da bakın... kadın kaybettiğini sancak..

ardından bar gibi bir yerde olduk di mi biz şimdi.. neyse.. ardından çıkışta.. dışarda pusuya yatın.. napın peki.. arabasına mı bindi.. atın arabanın önüne kendinizi.. atın len.. korkma at-at!!!... attık arabanın önüne kendimizi ve görmedi üztümüzden geçti.. yok.. elbet görür...

nolcak peki şimdi.. yerde lütfen karizmatik bir şekilde kıvranmaya çalışın şöyle olmasın.. " ışşşş...!!!! hayvağğğnnnn... öggüzz.. ananı ufff.. acıyo lann!!!" olmasın.. şöyle... " tanrım.. benden bu kadar hoşlanmıyorsun yani " diyin anasını satayım.. noldu.. süper oldu.. bir gülücük daha atabilir.. çünkü espri yapacak kadar yüzsüzüz.. hehe :D

geldik ziyaret olayına.. araba çarptıktan sonra uzuyoruz.. ertesi gün felan.. evine gidip süpriz yapıyoruz lütfen.. evet .. ( abi senaryo yazdım yav resmen.. höh bana... )... ve diyoruz ki..
plakanızı bildirmeden önce bir uğramak istedim.. vicdan azabı ile yanıyorsanız eğer bu sefer beni içki davetimle geri çevirmezsiniz.. polis işini düşünebilirim..

nolcak.. üç kere güldü.. üç kere güldür mek çok iyi bir şeydir.. genç bir kadını en az 7 kere güldürmek gerekir iyi kıvama getirmek için.. ( ne terbiyesizzzz!!! şrakkk ) kıvam dediğim ayar vermek.. yani.. ortamı.. öf battım neyse..

bu süreden sorna artık kadını elinizde tutmak sizin işiniz.. peki para işi de ne oluyor.. para işi benim icat ettiğim.. televizyonlara yereştirilen "sürahimatik" cihazı için gereken bi şey..

nedir bu sürahimatik ?

sürahi matik.. erkeklerin aleyhine geliştirdiğim bir cihazdır.. bu sürahimatiği her evdeki televizyona yerleştircem.. ve özellikle futbol maçlarını islerlerken televizyonun başından kalkamayan erkeklerin ( sadece bekar ve yalnız / bakın ileri gitmiyom.. kartmayın kendinizi curtmayın )... beyinlerinden içeri girip onları hipnoz yolu ile sürahi sandırcam.. sandırtçam.. sancaklar.. ve tüm bekar kadınlar bana kalıcak... ve tek bişr erkek başına eğer doğru hesapladıysam 2 milyar 412 milyon 85 gibi kadın.. benim avucumda olacak.. işte o zaman aman da efendim bu kız azıma etti gibi bi şey olmıycak... çünkü ederse o ağıza.. bi daha göremiycek.. kalır bi başına... hıhhh.. :D

höfffhhhh!!!

feci halde sıkkın canım.. hiç bi şey yapmak istemiyorum.. sıkılıyorum.. hatta mümkünse sessizce bir yerlerde ölmek istiyorum.. oysa daha dün kendime söz vermiştim.. yakınmıycam bu halimden diye... YARDIM EDİN!!! diye bağırasım geliyor sokaktan geçenlere.. " heyy nolur sıkın kafama.. ben yapamıyorum... elim titriyor"

anladım ki benden hiç bi şeycik olmuyorr.. olmuyorr olmuyor.. işte gün gelir giderim.. bu blog da google ye miras kalır... pehh pehh pehhh!!!...

gebert beni google...

17 Şubat 2007 Cumartesi

DESEN BLOG

bugün bloglayacak harika bir şey buldum.. yeni bir tükçe blog... DESEN BLOG. siteye girdiğiniz de görefceksiniz ki güzel bir flash tema sizi alıp götürüyor.. benim hoşuma gitti.. daha yeni yeni doluyor üyelerle sanırım DESEN BLOG. Site sahibi Tahir Bey'in hakkında bi şeyler öğrenmek isterseniz eğer DESEN DESİGN adresine ulaşabilirsiniz... umarım bu blogumuz gün gelir blog denildiğinde Google de ilk sıralarda çıkar.. bunu temenni ediyorum.. zamanla bir çok yenilik yapacaklarına da inanıyorum... türkçe bir blog.. türkçe bloglama.. vesarie... bakalım DESEN BLOG önümüzdeki zamanlarda neler yapacak.. nerele imza atacak Tahir Bey... ben TEST ettim onayladım... aksini iddaa eden varmı hayatım ?? canımsın canım.. :)

16 Şubat 2007 Cuma

çürük WEB tasarımcı/ by Mehmet DOĞAN

şimdi diyceksiniz ki bu adam ne diyor.. eğer böyle diyorsanız siz daha bu yazıyı okumamaışsınız.. hani olur ya aklınızda. ben de bir host bulucam alıcam bi adres.. blog yapıcam .. iste yapıcam.. diyorsanız ve ardından ya iyi de bu site nasıl gözüksün di mi yani.. tasarımı ne olsun.. kimlere yaptırmalıyız diyorsanız.. Mehmet Bey size kimlere yaprılmaması gerektiğini söyleyip dolaylı yoldan kimlere yaptırabileceğinizi söylüyor.... işte Altı Üstü Tasarımdaki o yazı.. keyfini sürün..




bu da benim orda saçmaldığım yazı... ( yorumum yani ) bi baktım devrik cümleler cabası.. konudan konuya atlamalar.. :D


"o kadar harika bi yazi ki.. o kadar hoşuma gitti ki.. bir de arada verilen kinayelerde cabası :) çok beğendim.. yazınız 08 temmuz 2006 da yazılmış.. ve ben geç kalmışım hemen hemen.. neyse.. devam ediyorum.. umarım sıkmam.. tanımadığınız bir insanı nasıl işe alırsıınız sorarım size.. ? naparsınız.. ya da birini tanımak için ilk naparsınız.. bakarsınız.. kılık kıyafetine.. hareketlerine.. kullandığı sözcüklere.. ses tonuna.. saçının rengine.. bence web tasarımı çok ama çok önemli.. herhalde türkiye de pek iyi gören insanlar yok.. gözleri bozuk ya da bu milletin ( kastteiiğimiz kişilerin )... benim de bir blogger blogum var.. ben çok memnunum.. hatta arkadaşım bana bir adres aldı bir host.. kendim kullanayım diye.. ama ben blogger'ı tercih ediyorum ( oraya wordpress kurmuştum ) kendi siteme ulaşamayınca çıldırıyoprum haliyle.. neyse bi ara alırım diye devam ediyorum.. ben bi kere manyak derecede özen gösteririrm görünüme.. ( aynı zamanda çizim de yaparım.. belli mi olur web master olacağım tutar.. bu kuraları çiğnemem o zaman ) sanıyorlar ki web tasarımcısı olmak kodları alt alta yazmak.. web tasarımcısı diye sanıyorlar ki kodların ne işe yaradığını bilmek.. bence insanlar hade be ordan diyebilir.. ama bence sanattır.. ciddiyim ki sanattır.. iddaa da ederim.. aksini kanıtlasınlar.. ruhu olmayan bir şablon.. siteye giriyorum.. bakıyorum rezil ötesii.. rezil yaa.. ben o siteden ne medet umayim ki ?.. ben önce tasarıma bakarım.. derim kii oo adam iyi bi takım geçirmiş üstüne demek ki bu adam önemli biri.. bu adam bi şeyler yapıyor.. ne ayak bu adam derim... ben kendi blogger blogumın görünüşünü değiştirdim.. bunu gören bazı samimi olmayan arkadaşlarım ki... bunu küstahça söylerim.. ( evet küstah ve terbiyesizim biraz ) samimi de olamayız.. aynı şöyle dediler efendim bana " abi sen de web tasarımcısı olabilirsin.. harika yapmışsın.. "
" napmışım birader anlamadım ki "
" resimler bilmem neler bunlar işte"
" anladım" bana web tasarımcısı diyorlar .. duydunuz mu.. gülemiyorum bile.. iyüzüm kaskatı kesildi... mimiklerim dondu... yakın zamanlarda ya da belki daha sonraları bir host edinicem adam gibi bi host.. ve paraya kıyıp bi tasarım yaptıracağım... ben sayfaya baktığım zaman şöyle demeliyim " bu siteyi arada bir takip edim ben"... ben bile.. inanın ki.. hani bu yazı görmediğm bi aralar.. nasıl tasarım yaparıdm acaba bu siteye derdim içimden yapsaydım eğer.bilseydim.. ilk önce şirket binasına girerim.. neresi nasıl bi yer kimler çalışıyor.. bi hikaye yazmaktır ... ben çizgiroman yazar çizerim.. karikatürize edilmiş çizgilerim vardır.. o bakımdan meğiilli olduğumu düşünüyorum... mousle çizdim her şeyimi henüz.. yakında tarayıcı da alcam... bakarım şirket binasına.. adamların ne sattığına.. kim bunların müşterisi... kim bu adamlar.. ne kadar büyük.. yani düşünün ki.. alakasız olcak ama anlayacaksınıxz beni sanırım.. coca cola' ya kırmızı pepsi ye mavi kırmızı nasıl gidiyor.. bir ambelm bile önemli.. logo.. ya da her neyse.... sinirim bozuldu biraz benim yazıyı görünce.. yapanlar vardır kesin.. bunların yaptığı remen milleti enayi yerine koymaktır... müşterinini yaptığı çürüklükte terbiyesizliktir.. bir karta yazılıp bırakmalar ( yorum yazan kişi bkz).. bilme neler.. zaten türkçe sayfalarda doğru dürüst tasarım mı var.. kaç tane sayabilir misiniz.. evet sayabilirsiniz.. o kadar az ki sayılacak kadar.. güle güleeee.... ( yazarıma teşekkürler burdan çok-çok.. ellerin dert göresin eskimeyecek bi yazı.. geç kaldım demişim ama... her şey hala aynı sanırım ... )"


demişim...

13 Şubat 2007 Salı

google epic

gerçekten ilginç bir şey buldum.. dahası yeni haberim oldu... aslında bu belgesel le ilgili bir sürü şey yazabilirim... ama onun yerine Osman KÖROĞLU'nun sözlerine yer vericem.. o çok güzel anlatmış.. onun sözlerine yer vereceğim çünkü belgeselin türkçe metni'ne yer vermiş blogunda....

"2015 yılındaki elektronik dünyayı hayal edelim. Bu dünyada Google, Microsoft ve Amazon gibi şirketlerin durumu nedir? Haber ve medya içeriği nasıl yayılacak? Google Grid nedir? Tüm bunlara ilişkin tahminler, Ocak 2004'te fikrî temelleri atılan sekiz dakikalık bir popüler online Flash videoya sığdırılmış.

Videoyu hazırlayan ve her ikisi de ABD’de Poynter Institute for Journalism çalışanı olan Robin Sloan ve Matt Thompson gelecekten medyanın tarihine bakıyorlar. Hazırladıkları hikâye etkileyici, eğlendirici ve alışkanlıklarımız adına sinir bozucu.

Söz konusu video, farazi bir “Museum of Media History” tarafından sunuluyor ve 2014 yılında yayınlanmış gibi anlatılıyor. Muhtemel tahminleri içeren videoya göre, Google ve Amazon birleşerek GoogleZon adını alacak, Google Grid adında yeni bir oluşum tüm içerikleri ve hizmetleri toplayacak, Microsoft online arkadaş bulma sitesi Friendster’ı alacak ve 2014 yılında medya algımızı değiştiren EPIC (The Evolving Personalized Information Construct-Gelişen Kişisel Enformasyon Yapısı) ortaya çıkacak.

2015’te haber ustaları en çok aranan ve kazanan profesyonel medya üreticileri olacak. Haber ustaları, yani, yeni araç ve teknikleri kullanarak kendine has içerik kaynakları oluşturup özel içerikler üreten, RSS kaynaklarını takip eden haber editörleri.

Geleceğin haber direktörleri ve üreticileri “haber ustaları” olacak. Gezegendeki tüm medya tüketicileri için bilgiye erişebilecek, süzebilecek, önemlerine göre sıralayabilecekler. Bunu yaparken kullanacakları içerik kaynağı herkesin tüm zamanlarda bilmeyi isteyebileceği her bilgiyi içerecek ve tek olacak."



aşağıdan videoyu izleyebilirsiniz...



bu da Osman KÖROĞLU'nun verdiği metin...

Zamanların en iyisini yaşıyoruz. Zamanların en kötüsünü yaşıyoruz.

2015’te insanlar daha önceki zamanlarda hayal bile edilemeyecek kadar geniş ve derin bilgilere erişebiliyorlar.

Herkes bir şekilde katkıda bulunuyor.

Herkes yaşayan, nefes alan bir medya ortamı oluşturmak için katılıyor. Ancak bildiğiniz manada "Basın", çoktan yok oldu.
Dördüncü Kuvvet’in hazineleri yok olmaya yüz tuttu. 20. yy. haber organizasyonları sonradan hatırlanan, çok da uzak olmayan bir geçmişin kalıntıları.

2015’e uzanan yol 20. yy.’ın ortasında başladı.

İsveç’teki CERN Parçacık Fiziği Laboratuarı’nda bir bilgisayar bilimcisi olan Tim Berners-Lee , 1989 yılında dünya çağındaki ağı, World Wide Web’i (WWW) keşfetti.

Amazon.com 1994’te kuruldu. Genç sahibi, her şeyi satan bir dükkân hayal ediyordu. Amazon’un modeli, sonradan internet satışında standart haline gelecekti, otomatikleştirilmiş, kişisel tavsiyelere dayalıydı.Tavsiyede bulunabilen bir dükkân.

İki Stanford üniversiteli programcı 1998 yılında Google'ı ortaya çıkardı. Algoritmaları Amazon’un mantığını yankılıyordu; linklere tavsiyeler gibi bakıyordu ve bu yapı dünyanın en etkili arama motorunun gücünü sağlıyordu.

Tivo, 1999 yılında pazara sunulunca, televizyon izleme alışkanlıklarını değiştiriyor ve izleyicileri zaman ve reklâm sınırlamasından kurtarıyordu; neredeyse deneyen hiç kimse vazgeçemiyordu.

Aynı yıl, bir nokta com şirketi olan Pyra Labs, Blogger adlı kişisel yayıncılık aracını duyuruyordu.

Friendster 2002 yılında işe başladığında, yüz binlerce genç tarafından hayatlarının inanılmaz derecede detaylı katalogları, ilgi alanları, hayat tarzları ve sosyal ağları ile dolduruluyor. 2002’de aynı zamanda Google News da yayına geçiyor. Buna gazetecilik organizasyonları itiraz ediyorlar; çünkü Google News çeşitli haber kaynaklarından tamamen bilgisayarlar tarafından süzülerek yayına hazırlanıyor.

Google 2003’te Blogger’ı satın aldı. Bu sene Blog yılıydı.

Her şeyin başladığı yıl 2004 olarak bilinecekti.

Reason dergisi abonelerinin her birine, kapağında kendi evinin uydudan çekilmiş fotoğrafı olan ve her okur için özel bilgiler içeren bir sayı gönderiyor.

Sony ve Philips dünyanın ilk kitlesel üretilen elektronik kağıdını duyurdu.

Google, her kullanıcı için 1 GB boş alanla birlikte GMail'i duyurdu.

Microsoft, internetteki haberleri süzen Newsbot'u duyurdu.

Amazon, Google teknolojisi ile üretilen aynı zamanda Amazon tavsiye sistemini de içeren A9 adını verdiği arama motorunu duyurdu.

ve ardından Google Kamuya açıldı.

Nakite boğulan Google, dünyayı haritalayıp online olarak sunan Keyhole şirketini satın aldı. Aynı zamanda dünyadaki kütüphaneleri sayısallaştırıp, indekslemeye de başladı.

Apple’ın iPod’u podcasting terimini esinlendirdi ve kişisel radyo çağı başladı. Artık kendi düşüncelerimizi, müziğimizi, doğrudan diğerlerinin müzik çalarlarına yayınlayabiliriz.

2005 Microsoft, Google’ın son hamlelerine cevap olarak Friendster’ı satın aldı.

Apple, WifiPod adındaki entegre kamerasıyla podcast ve resimleri yayınlayıp alabilen portatif medya çalarını duyurdu.

2006Google tüm hizmetlerini Google Grid adını verdiği evrensel platform altında birleştirdi. Buradan, her çeşit medyanın depolanıp paylaşılabileceği, işlevsel olarak sınırsız miktarda depolama alanı ve bant genişliği sunuldu. Her zaman bağlı, her yerden erişilebilir. Her kullanıcı kendine bir mahremiyet seviyesi belirler. Kendi içeriğini güvenli biçimde Google Grid üstünde depolayabilir veya herkesin görmesi için yayınlayabilir. İnsanların hayatlarının medya manzarasına eklenmesi asla şimdiki kadar kolay olmamıştı. Herhangi bir kişi, herkesin medyayı tüketebildiği gibi, onu oluşturabilir de.

2007 Microsoft, Google’dan artarak gelen mücadelelere bir haber ağı ve katılımcı gazetecilik platformu olan Newsbotster ile cevap verir. Newsbotster, her kullanıcının arkadaşlarının okuyup izlediklerine göre haberleri derecelendirir ve sıralar. Aynı zamanda herkesin gördüklerini yorumlamasını da sağlar.

Sony’nin ePaper ürünü, bu yıl gerçek kâğıttan daha ucuza mal olur ve Newsbotster için tercih edilen ortam haline gelir.

2008 - Microsoft’un hedeflerini sarsacak bir birleşmeye sahne olur. Google ve Amazon güçlerini birleştirerek Googlezon’u oluştururlar. Google, Google Grid ve arama teknolojisini sunar. Amazon sosyal tavsiye motorunu ve devasa ticari altyapısını sunar. Birlikte ellerindeki her kullanıcıya ait sosyal ağ, demografi, alışveriş alışkanlıkları ve okuma tercihleri gibi detaylı bilgileri kullanırlar ve içerik ve reklâmların nihai derecede özelleştirilebilmesini sağlarlar.

Bu sene NYT online tarafta ücretli bir modele geçer. Ancak içeriklerini Googlezone indeksleme bilgisayarlarına açık tutar.

2010 yılındaki “Haber Savaşları”, gerçekte haber organizasyonu olan hiçbir kurum katılmadığı için dikkat çekicidir.

Googlezon ve Microsoft her hafta hizmetlerini daha da geliştirerek yüzleşirler.

Googlezon en sonunda Microsoft’u, yazılım devinin cevap veremeyeceği özelliklerle yener.
Googlezon bilgisayarları, yeni bir algoritma kullanarak haberleri, isimleri, yerleri, resimler ve diğer bağlamsal ipuçlarını bir araya getirip, gerçeklerle şahıslardan yapılan alıntıları ayırt ederek, istatistiksel bilgileri esnek eşitliklere çevirirler. Ardından Googlezone bunları tekrar sıralar, tekrar hesaplar ve tekrar bir araya getirir ve bizden aldığı bilgileri ekler: blog verilerimiz, fotoğraflarımız, alışverişlerimiz, hayatımız. Haberler aniden daha önceden olmadığı kadar tutarlı hale gelir.

2011 yılında, uyuklayan Dördüncü Kuvvet, uyanır ve ilk ve son direnişini yapar. New York Times Şirketi
Googlezon’u dava eder. Sebep olarak şirketin gerçekleri ayıklayan sistemlerinin telif hakları yasasına karşı olması gösterilir. Anayasa Mahkemesine kadar giden dava, 4 Ağustos 2011’de Googlezon lehine neticelenir.

9 Mart Pazar 2014 tarihinde,
Googlezon EPIC’i duyurur.

“Gelişen Kişisel Enformasyon Yapısı” EPIC, yayılan, kaotik medya manzaramızın süzüldüğü, düzenlendiği ve aktarıldığı sistem. Şimdi herkes katkıda bulunuyor; blog girdilerinden, cep telefonu resimlerine, video görüntülerinden, başlı başına araştırmalara kadar. Birçok insan bundan para da kazanıyor; katkılarının popülerliği ile doğru orantılı biçimde, Google’ın engin reklâm gelirlerinden minik bir parça.

EPIC her kullanıcı için özel bir içerik paketi üretir. Kullanıcının tercihleri, tüketim alışkanlıkları, ilgileri, demografik bilgileri, sosyal çevresi, ürünü şekillendirmede kullanılır.

Serbest çalışan bir editör nesli ortaya çıktı. Bu insanlar EPIC içeriklerine bağlanma, süzme, önem sırasına göre dizme yeteneklerini satıyorlar. Hepimiz birçok editöre aboneyiz. EPIC, onların tercihlerini eşleştirip karıştırmamıza imkân tanıyor.

EPIC, en iyi bakış açısıyla, usta okurlar için yayına hazırlanıyor ve şimdiye kadar olanlardan daha derin, daha geniş ve daha ayrıntılı bir dünya özeti sunuyor. Ama en kötü bakış açısıyla -ve birçok kişi için- EPIC sadece, çoğu gerçek olmayan, tamamı dar, sığ ve duygusal bir ıvır zıvır koleksiyonu.

2014 yılında New York Times elektronik sürümü sona erdi. NYT, zayıf bir protesto olarak sadece elit ve yaşlı insanlar için basılı bir haber bülteni haline geldi.

2015, yılında New York Times Digital sürümünün eski çalışanı Pinki Nankani, gazetecilik ihtiyacını giderebileceği yeni bir alan buldu. Yaşadığı çevrede GPS etiketine sahip yayınları toplamaya ve süzmeye başladı. Kısa sürede Pinki’nin haber feed’i yerel habercilik anlamında bir yıldız oldu. Ardından gitgide daha fazla insan bunun bir parçası olabileceklerini fark ettiler ve yaptıkları yayınları GPS verisiyle etiketlemeye başladılar.

Ama belki de olaylar başka şekilde gelişebilirdi.

12 Şubat 2007 Pazartesi

hayal adam


kahvemi yudumluyorum gecenin bi vakti..sigara mı tüttürüyorum... sanki iyi bi haltmış gibi... bunları yaparken aklıma.. ben nereye gidiyorum diye bir soru geldi.... sormak istemediğim.. hoş olmayan bir soru aslında bu... insan çünkü ümitsizse kendinden sevmiyor bu soruyu... bende sevemedim... düşündüm durdum...


işte böyle bi sona gidiyorum ben.. mutfağında çayını pişirirken elinde sigarayla uyuyan bir adam... bıyıkta bırakabileceğimi hayal ederek çizdim.. kilo bile almışım.. vay be... demek böyle olacağız.... ilginç geliyor adama... gerçekten de...



ben böyleyim işte.. elimde bir sopayla çıkar.. kendi hayallarimden beğenmediklerimi geri postalarım bilincime.. derim ki "heyyy!! sen ordaki... adam gibi bi şey gönder.. bıkıp usandıklarını çıkarma buraya.. fena yaparım... adam gibi olsunn.. yedin ömrümü"... kafamın içindeki adam böyle der işte.... canına okumak ister herşeyin.. kendi yuvasının bile.. kafamın içinde bir adam var.. kendisi aynı zamanda iç sesim olur.. hayal gücüm olur.. bilinç altıyla bir türlü anlaşamaz.. altta kalmayı sevmez... çünkü hayal bilincin kanıtıdır... bence tabi.. bilimsel bi veri değil.. hem insanı diğer varlıklardan ayıran özellikte budur kanımca.. hayal kurmak.. bunu da araştırmadım.. umarım biri araştırırsa böyle çıkarda rezil olmam kimseye...



aslında ben küçükken kendimi tavşan sanmam dışında... bi şeyler olmayı hayal ederdim.. mesela.. bilim adamı olcam derdim.. en çok da pilot.. şişko ve göbekli.. kıs kravatlı bir adam da olabilirdim az daha.. pilotlar öyledir demiyorum... ama az kalsın olabilirdim de.. ihtimalin ihtimali.... ama ben karar verdim... hayallerimin efendisi olacağım.. öyleyim de zaten... ben bir süper kahramanım



yani en azından süper oslaydım ben kahraman olurdum .... ama süper değilim o halde kahraman da değilim... mantık dersi verir gibi oldum.. öhöm... dedim ya... yani.. şayet düşünüyorumda ben mesela.. süper kahraman olsaydım.... ohooooohooo... valla süper olurdu hee.. düşünsenize.. kızlar size hasta oluyo felan.. bedava yemek de verirler bu kurtardıklarım... ya da " hayatımı kurtardığın için çok teşekkürler ama çok acil işim var.. al şu parayı benden bir pizza ye.. / istemiyorum len al paran senin olsun" da olabilir.. öyle de süper kahraman olursak ayıp ederiz marvel'e felan... neyse hadi yattım.. iyi gecelerr.. saol... sana da ....

11 Şubat 2007 Pazar

biri beni bi zahmet öldürsün

tutamadığım bi yanım var.. kendi üstüme geliyor.. gücüm yetmiyor.. bana meval okuyor.. agrasif ben gibi... sevmiyorum pek onu.. ama ona daha yakından bakıp tanımak analiz etmek istiyorum... sonra anlıyorum ki ben daha kendimi analiz edememişim.. çünkü yakından baktığım adam aslında benmiş...
televizyonun cam ekranına yüzümü yapıştırmak istercesine yakınlaşırım genellikle.. ve film bittiğinde ben de biter yorgun kalıp uyurum... amacım beynimi, vaktimi, herşeyimi bitirmek herhalde.. evet öyle.. normalde yapamam.. yani cesaret edemiyorum artık kendimi öldürmeye... kendimi çok öldürdüm ben... ama artık beceremiyorum.. ya da başka bi sebep... ah-hayır... korku değil... ben öyle kolay korkmam... hatta tepkisiz denecek kadar garip bi mizacım var...

insanlar beni normalde neşeli bi adam olarak tanır.. fakat son bi kaç yıldır ben manik depresif bi adam oldum... neden böyleyim demedim kendime bir gün olsa bile.. ya da nedenini bilsemde kimseyi suçlamadım.. çünkü bu bana bi halt getirmez... bu benim ney olduğumu ve ne olacağımı değiştirmez... ya g**t herifin tekiyimdir.. ya da süper bi kişilik...


askerdeyken doktorun biriyle muhabbet ediyordum.. laf arasında konu intahara denk geldi.. benim ilgi alanım... ve şöyle dedi... " kendini asanları anlamıyorum... kafana bi kurşun sık yeter.. hem acısız hem temiz" ... bu bir doktor tavsiyesidir... beklenmedik durumlarda doktorunuza başvurun... ve benim de aklıma yattı bu senaryo... ama kirliydi aslında... beynimin halıya ve duvarlara saçılmasını istemiyorum... ne bileyim.. adam gibi bi ölüm bi tek uyuyarak ölmek... en azından cesedeni görenler sadece bir ölüye bakıcak aslında.. kendini öldüren bir adamı ilk bakışta farkedemiyecekler... ya da bilekleri kesmek... bunu da laf arasında babam demişti.... farketmiyormuşsun öldüğünü...



önceden günde onlarca çizgi hikaye çizerdim.. şimdi zar zor bi kaç kare.. ki bana en zevk veren şey çizmektir.. çizgiromanlardır... cennetim olacaksa boya kalemleri ve çizgiromanlarla dolu raflarla birlikte olsun lütfen tanrım... cehennem senin yaratıcılığına kalmış.. ne desem kabahat...

sokağa da çıkmıyorum mesela ben.. sevmiyorum işlek caddeleri.. sevmiyorum kafelerin dolu masalarını... ya da sevmiyorum bir arabaya doluşmuş gülücük saçan insanları... sevmiyorum.. dışarı çıkamam ben.. bilmiyorum aslında çıkarım... ama o anlarda benim nasıl kendimle savaşacağımı bilemezsiniz... savaşırım... derim ki kendime.... " kimse yok.. bir sen varsın... bir tek sen..." o zaman da yalnızlık hissi basar... bir taraf iterken diğer tarafta itince.. saçmalıyor insan.... herhalde şöyle güzel bi iş de bulamıycam kendime bu yüzyıl içinde... oysa benim taa ortaokul sıralarından beri hayalim.. leman dergisinde çizmek... şimdiyse artık umrumda değil.. gücüm yok ki... eğer biri bana güç verirse belki... istek de kalmadı... aferin dünya beni de avucunda sıktın... şimdi at yere ve üstüme bas....

10 Şubat 2007 Cumartesi

BEDAVA FORUM


işte başladım gene ben.. aldım işte bu GİT denen forumu.. sanki blogum yetmiyo bana... neyse itşe.. aldığım bu forumla naparım ben.. artık inanınki içimde bi heves bile kalmadı... delirmek üzereyim zaten... şimdi bi aralar benim bedava forum org da bi forumum vardı.. kendisi ince bir çizgi oluyordu.. derken anaaa.. bi baktım ayvayı yemiş bu forum benim.. iyi ki bi hafta ilgilenemedim.. o kadar üyemizde yoktu ama.. en azından bi şey vardıı.. şey.. veri tabanı gitti yav... bak şimdi moralim bozuldu... hey gidi günler hey.. yav google senin gibisi yok.. yaşasın blogger anasını satayım.. valla thank you google for blogger.... :) canımsın sen... haydi bakim.....

lütfen yeni ' template ' istiyorum ben yav...


evet yani blogger evet süper ben çok seviyorum ama var ya yok ortada şöyle güzel template 'ler... theme artık ya da neyse bi sürü ismi var... yani please new template for blogger yavv.. gerçekten bi ara ne bilim.. akıl vermek gibi olmasın.. ama blogger imzası oolsun o templatelerde... ben blogger imzası istiyorum kulanacağım template 'de...

neyse bi güzel yalvarmışken şimdi bi de hemencicik şey yapıyorum... bende var olan template adreslerini veriyorum zaten yan menüde var.. ama kimsenin haberi olmayacak eğer yazı içinde belirtmezsem.. anlamı kalmayacak.. işte o adresler... zaten çoğu bilindik... ben eledim bazılarını


bu ilk vereceklerimi destek blogger 'dan aldım

Face of YVEApethumb
Godproposes
QQSamudra


bunlarda zaten her yerde var... bunların tek tek ismini veremeyeceğim..
keşif yapmak gerekiyor.. aslında bi sürü yer var.. ama bunlar denediklerim.. galiba hepsini...

İsnaini Create BlogGecko&FlyWeBlog DesignThemes UserlandTemplate PanicFree Templates Eris FreeThur's TemplatesBlogspot TemplatesKendi Template'ninizi yapacağınız bir yerFree Blogger TemplatesNot That UglyPoint of FocusEhsanyBlog TemplatesTemplates 4 FreeBlogger TemplatesDiaphaneityDC TemplatesBlogger-TemplatesPannasmontataCarlgallowayFree Blogger TemplateFree Blogspot TemplatesNotlar & Notalar

2 Şubat 2007 Cuma

bir test uygulaması

bugün karar verdim hatta az önce canım sıkılırken.. gene kendimi öldürmeyi .. ya da en azından ölmeyi düşünürken.. bu manik depresif halim bitiriyor beni.. neyse.. işte bi test hazırladım..






























Soru:1


varsayalım ki bir süper kahramansınız.. ve kötü adam sizi nerdeyse alt etti... tek bir seçeneğiniz var... sizden sadece bir seçim yapmanızı istiyor.. insanları kurtaracaksınız.. kimleri kurtarırsınız..
  1. aileniz...
  2. küçük anaokulu öğrencileri...
  3. bir grup türk..
  4. bir grup alman
  5. yavru kediler
Soru:2

varsayalım ki bir adaya düştünüz (bir sandal boyunda bir ada.. daracık yanii ).. adaya düştükten sonra bir peri geldi ve size ihtiyacınız olan şeyleri temin edebileceğini söyledi ama sadece bunlar.. hangisini seçerdiniz..

  1. bir kadın ya da bir erkek
  2. şişme bot
  3. bir kedi
  4. bir top kağıt ve bir deste kalem..
  5. bir ip...
Soru:3


farzedelim ki dünyanın yok olmasına on dakika kaldı.. naparsınız. seçenekler şunlar

  1. tanrıya dua edip ondan bunu engellemesini istemek..
  2. bir kadın veya bir erkekle son kez bir cinsel münasebette bulunmak felan vesaire..
  3. kafanıza kurşun sıkmak
  4. dışarı çıkıp her şeyi an ve an izlemek
  5. bir sigara yakmak, ya da bir fincan kahve içmek...
Soru:4

farzedelim ki şeytan bir kadın/erkek ve size deli gibi aşık... ve sizde ona aşık oluyorsunuz... aşağıdakilerden hangisini yapardınız...

  1. onunla birlikte karanlık köşeleri keşfetmek
  2. ona tanrı ile bir anlaşma yaparak ihanet etmek
  3. cehennemde görüşmek dileğiyle diyip kafamıza bir kurşun sıkmak
  4. o değişmese bile bir türlü onu değiştirmeye çabalamak
  5. ondan daha şeytan olmak

testin sonuçlarını merak ediyorsunuzdur büyük ihtimalle...

ilk sorunu cevabı 2 numara olacaktı.. küçük çocuklar... kahramanlık kolay mı sandınız yoksa...
ikinci sonun cevabı bir ip olacaktı... kendinizi asmak için.. kağıt kalem osla nolcak ki.. açlıktan nası ne yazcaksınız uçak mı yapçaksınız... hem günlerinizi yazsanız nolacak.. nerede saklayacaksınız... uçup gidceke rüzgardan.. hem dedim ya açlık ağpır gelcek.. yersiniz kesin o kağıtları.. şişme bot yerine kediyi seçeni ise tebrik ederim.. şişme botla nereye gideceksin.. kürek yok bilmem ne yok... koca denizde artık gidersiniz bir yerlere.. kedi daha iyi..
üçüncü sorunun cevabı sigarea yakmak.. 5 numara olacaktı... cinsel münasebet isteyenler fazla iştahlı insanlar .. aslında mantıklı... ama önsevişmeyi atlamak zorundasınız..
dördüncü sorunun cevabı ise ondan daha şeytan olmak.. madem seviyorsun.. ne gerekiyorsa yapacaksın arkadaş.. sevmiyosan bas git di mi.. ahanda duygularım depreşti..
zaten testi de ben hazırladım.. ciddiye almanıza gerek yok...

1 Şubat 2007 Perşembe

sanatın 'S' si



düşündüm durdum bu gece.. sanat ne için yapılır... ne için bu sanat.. kimin için.. yani sanatçı hani yapabildiği için yapar aslında.. ama ne demeli bu soru karşısında... toplum için.. yani insanları tatmin etmek.. onları doyurmak... onlara anlamadıkları halde mesajlar vermek.. bi şeyleri anlatabilmek.. yeteneği ve mesajı harmanlamak.. ve uzun bir süre anlaşılmayı beklemek.. ama daha anlaşılmadan kenara atılmak.. ya da sanat için... kendisi için yapmak bir nevi.. kafasına göre takılmak.. kim ölüyo kalıyo umursamamak... sadece görselliğie işitselliğie hitap etmek... bir de bi yerlerden belki parayı kırmak...

tamam feci bi şekilde başladım.. özür dilerim...kötü oldu biraz.. ama düşüncemden ziyade duygularım böyle...sanat nedir diye başlim mi bi de... işte başladım

hani birbirine benziyo ya her şarkı.. hep aynı b**ku anlatıyo ya.. işte o sanat mesela... ya da kamera karşısında cins cins hareketlerde bulunup.. gündeme oturmak... aptal insanları daha da bi aptal etmek.. sanat bence.. evet... aptal dediklerim de aptalları izleyenler oluyor orda... peki nedir hala bu sanat... yaşamayı bilmek mesela.. evet o da sanat... cepte para.. kapıda araba.. kızlar, oğlanlar.. kaldırılan kadehler... bence mesela
oyunculuk bir sanat değil.. iddaa ediyorum ki değil arkadaş.. değil işte... herkes rol yapıyor.. müthiş hem de ağzım açık kalıyor.. inanılmaz... herkes yapıyorsa sanat manat değil bu kanımca... bi bit yeniği var bunda... fazla yetenekli bu insan oğlu.. mesela işine geldiğine göre davranmak da sanat...

daha neler sanat mesela.. bu insanoğlu için... meselaa... kızkardeşini pazarlamak sanat.. dostunu sırttan da değil göğsünden yaralamak .. iyi yetenek aferin... ya da evladını tokatlamak.. oooo... cinayet mesela... evet.. sanat... doğaya karşı gelmek ıkına ıkına .. sanat işte..

hırsızlık sanat mesela... iyi bilmek gerek o işi.. türlü türlü hırsız var.. evimize girenden bahsetmiyorum.. o hiç kalır.. ya garibandır ya şerefsiz.. ama öteki türlü olanı kesinlikle şerefsiz...

ozon tabakasını delmek sanat.. içine e***minin sigarası...onu pazarlamak da sanat.. ulan madem zararlı neden bunu piyasaya sürüyorsunuz şerefsiz kapitalistler.. işte empriyalistler.. herneyseniz.. hepiniz aynısınız gözümde...

sever gibi yapmak sanat anasını satayım.. vallahi sanat.. bir an olsun şüphe duymuyorsun.. hele ki şu kadınlar yok mu ah şu kadınlar... ne desem size.. taraflı olmim bari.. erkeklerde öyle herhalde bilmiyorum erkekler ne b**k yiyor..

mesela göz korkutmak.. ince bir sanat... evet.. korkutmak.. birilerinin üstüne gelmek.. ezmek.. itip kakmak... sanat işte o da sanat anasını satayım....

insanoğlu hala tanrının sevgili varlıkları olduğunu sanıyor.. sanmalı da.. sanat akıyo paçalardan sanaattt..... he-heyyttt!!!!

spiderman yani örümcekadam..

bu videoyu çok ama çok sevdim ben gerçekten de harika ötesi olmuş.. spiderman 'ın ( örümcekadam ) o karizması ayaklar altında sanki.. :D ama olsun.. gene de eğlenceli bir video... izlemenizi tavsiye ediyorum...




isterseniz.. direk bu adresten de izleyebilirsiniz... :D

ablişş...


evet ki ne evet.. demet ablamın bana kargo ilegönderdiği süper ötesi bi şey geldi.. tarot kartıları.. evett... süper bi şey.. siyah kadife örtü içinde sakladığım bu kartları.. işte ben baktım.. kartlarda.. manyak.. işte kartları saklıyorum şimdi.. bakıyorum bi de kitapçığı var ama süper ötesi gerçekten... yav heyecandan dedim.. bakim bi .. salak oldum bakamadım.. yarım kaldı fal.. :) ama bir türlü bulamamıştım ben bu tarot destesini.. hem zaten bu tarot'un hediye edileni iyiymiş.. öyle derler.. miş.. ben mutlu ve sevindirik bi insan oldum şimdi heheyy-hey-heyy!!!....


işte uzun zaman önce ilk benim aklıma estiği gün.. sanırım askerdeykendi.. dedim almak istiyorum.. ankarada görmüştüm.. alacaktım da bölükte öyle şeylere izin vermezler.. alırlar.. el koyarlar.. allah korusun pişti oynarlar.. ne olur olmaz.. teskere günü aslında alacaktım.. ama teskerieyi aldığım gün kendimi çayırlara salınmış bir deli dana gibi hissettiğim için unuttum .. evet.. ne aksilik.. işte yalova gibi bir yerde felan ya da izmit te felan.. dedimki kankilerimie.. ( müritlerim :D ) dedim bulun bana tarot destesi... tarot destesi bulun bana... çıldırtmayın adamı.. ama bulamadılar.. ya da buldularda sakladılar benden... neyse derken geçen gün ablam benim ankaraya emrenin yanına gitmiş.. ilginç bir buluşma enteresanlıklarla dolu bir gün yaşamış ablam o gün... neyse efenim.. bir tarot destesi hediye etmiş ablama emre.. peri tarotu sanırım.. ilginç bi şeymiş.. diyo ki ablam.. "rüyalarıma giriyor bu kartlar.. şekillerini bi görsen.. acaibler.." diyo :D .. bana da WAİTE destesini gönderdi ablam.. kocaman kartlar.. çok garip.. ilginçler.. çingene tarotu da var aslında onlar da acaibmiş.. neyse.. efenim aldım ilk kartımı çekim dedim.. ilk sabah .çektim.. ne mi çıktı.. ölüm kartı.. neyse dedim.. ben en iyisi bu işi öğrenim ondan sonra.. derken bizim bi damla var... candy girl kendisi.. ona da bakim dedim.. aynı kart ona da çıktı.. ölüm kartı.. tabi ben ona.. a-aaa bak bana da çıktı sabah.. demedim.. birilerini öldürüyorum gibi hissettim iyi mi du bakim tekrar çekicem kart kendime.. acaba en iyi kart hangisi.. köşesini kırıp hep onu kendime mi çeksem felan.. şştt o ne öyle... tarotla hile mi olur di mi yani :) hadi bakim...

benzer yazılar

Related Posts with Thumbnails